karaadilli forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


karaadilli-paylasım forum-paylaşımda son nokta
 
AnasayfakaraadilliGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

anadolu türk beylikleri

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
anadolu türk beylikleri Vide
MesajKonu: anadolu türk beylikleri anadolu türk beylikleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 20, 2008 11:18 am

Artuklular
Üç kol halinde Hısnkeyfa (Hasankeyf) ve Amid (Diyarbekir), Mardin ve Meyyafarikin (Silvan) ve Harput’ta hüküm süren bir Türkmen hanedanı.
Hanedanın atası ve isim babası olan ve Oğuzların Döğer boyuna mensup bulunan Eksük oğlu Artuk, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın kumandanlarındandı. Anadolu’nun fethine katılıp, Yeşilırmak Vadisine kadar ilerledi. Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasına hizmet etti. Sultan Melikşah döneminde, Karmatileri itaat altına almak için, Bahreyn seferine çıktı. Melikşah’ın kardeşi Tutuş, ona gördüğü hizmetler karşılığı olarak Filistin’in idaresini verdi. Bununla beraber, Kudüs’te kısa bir müddet hüküm süren Artuk Bey, 1091 senesinde vefat etti.
Artuk Beyin ölümünden sonra oğulları, Haçlılar ve onlarla işbirliği yapan Fatımîlerin baskıları sonucu bu bölgede fazla kalamadılar. Oğullarından Muinüddin Sökmen, Mezopotamya emirleri arasındaki çekişmeden faydalanarak ele geçirdiği Hısnkeyfa’da, Hanedanın birinci kolunu kurdu (1102).

1. Hısnkeyfa (Hasankeyf) Artukluları (1102 - 1281)
Sökmen, 1102 yılında Hısnkeyfa’da tesis etmiş olduğu beyliğini sağlamlaştırmak için, Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’a bağlılığını arz etti ve onun hizmetine girdi. Sultanın emri üzerine, kardeşi İlgazi ile birlikte bazı ayaklanmaları bastırdı. Yeğeni Yakuti, 1103 yılında, Mardin’i ele geçirdi. Bu sırada Urfa, Antakya, Trablus ve Kudüs gibi şehirleri ele geçiren Haçlılar, Mardin ve Harran yörelerine de taarruzda bulunuyorlardı. Sökmen Bey, emir Çökermiş'le birlikte, Haçlıların bu faaliyetlerine karşı harekete geçerek, Urfa Haçlı Kontu Joscelin ile Kudüs Kralı Baudouin’in kumandasındaki Haçlı ordusunu, büyük bir bozguna uğrattılar. Joscelin ve Baudouin’in esir edildiği savaşta, Haçlılardan 30 bin kişi öldürüldü. Böylece, Haçlı ilerlemesine mani olan Sökmen, Dımaşk Atabegi Tuğtekin’e yardıma giderken yolda hastalanarak, 1104 yılında vefat etti.
Sökmen’den sonra yerine geçen oğlu İbrahim Bey, muktedir bir hükümdar olamadı. O, daha çok Mardin’de hakimiyetini tesis eden amcası İlgazi’ye tabi oldu. Daha sonra Davud ve Kara Arslan dönemlerinde, Anadolu Selçukluları'na tabi olan Artuklular, Nureddin Muhammed devrinde, Eyyubîler'in hakimiyeti altına girdiler. 1231 yılında, Hısnkeyfa ve Diyarbekir üzerine sefere çıkan Eyyubî Hükümdarı Melik Kâmil, Artukluların bu şubesine son verdi. Hükümdarlığını kaybeden Hısnkeyfa kolunun son Artuklu emiri Melik Mes’ud, Moğollar tarafından öldürüldü. Hısnkeyfa ve Amid Artuklularına kurucusundan dolayı, Sökmenliler de denir.

2. Harput Artukluları (1185 - 1233)
Artuk Beyin torunu Belek bin Behram, 1112 yılında, Harput ve Palu’ya hakim olarak, bölgede kendi beyliğini kurmuştu. Amcaları Sökmen ve İlgazi ile birlikte, bütün ömrünü haçlılarla mücadeleye harcayan Belek Bey'in gösterdiği kahramanlık, İslam âleminde destanlaşmıştır. Belek Bey, 6 Mayıs 1224’de muhasara altında tuttuğu Menbiç kalesinden atılan bir okla şehid edildi.
Belek Beyin ölümünden sonra Harput, 1185 yılına kadar Hısnkeyfa Artuklularının idaresi altında kaldı. Bu tarihte Artuklu hükümdarı Nureddin Muhammed’in ölümü üzerine oğulları arasında başgösteren saltanat mücadelelerinde, İkinci Sökmen, hakimiyeti ele geçirdi. Bu durum üzerine, diğer oğlu İmadeddin Ebu Bekr, Harput ve çevresine hakim olarak, beyliğini ilan etti. Ebu Bekr, 1204 yılında ölünce, yerine Nizameddin İbrahim geçti. Nizameddin İbrahim’in ölümünden sonra, Harput Artukluları, Eyyubîlere tabi oldular. 1185 yılında ise, Anadolu Selçuklu Devleti kumandanlarından Kemaleddin Kayar, Eyyubîleri, Harput civarında bozguna uğrattıktan sonra, şehri alarak Artukoğulları Beyliği Harput şubesine son verdi.

3. Mardin Artukoğulları (1106 - 1409)
Artuk Beyin ölümünden sonra, beş yıl, kardeşi Sökmen ile beraber Kudüs valiliğinde bulunan Necmeddin İlgazi, buradan ayrıldıktan sonra, Selçuklu meliki Dukak’ın yanına giderek, Haçlılarla mücadeleye atıldı. Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar döneminde, dört yıl, Bağdat şahneliği görevinde bulundu. İlgazi, bu vazifeden alındıktan sonra, yeğeni İbrahim’in elinden Mardin’i zaptederek, burada Mardin Artukoğulları veya İlgaziler denilen Artukoğulları kolunu kurdu.
Mardin’den sonra Nusaybin’i ele geçiren İlgazi, Sultan Tapar’ın emriyle Haçlılara karşı düzenlenen 1112 seferlerine katıldı. Emir Mevdud komutasında olarak Urfa’nın kuşatmasına katılan İlgazi, kalenin zaptına muvaffak olamadı. Ancak, Harran, Haçlıların elinden alındıktan sonra, İlgazi’ye devredildi. 1117’de Halep’i alan İlgazi, buranın idaresini oğlu Timurtaş’a verdi. Antakya Haçlıları üzerine sefer düzenleyip, 1119’da şehir civarında yapılan muharebede, büyük bir zafer kazandı. Bu savaşta Antakya kontu Rogen dahil, Haçlı ileri gelenleri öldürüldü. Akdeniz sahiline kadar ilerlenip, çok ganimet alındı. İlgazi, Haçlıları kuzeyde de takip edip, Göksun’a kadar ilerledi. Böylece, Haçlıların kuvveti kırıldı, karşı tedbir almalarının önüne geçildi. Selçuklu Sultanı Mahmud, İlgazi’nin muzafferiyetinden ziyadesiyle memnun olup, 1120’de Meyyafarikin’i (Silvan) ona verdi.
1122 senesinde vefat eden İlgazi, adaleti, ihsanı ve halka hizmeti ile meşhurdu. Diğer memleketlere kıyasla Mardin ve Halep'te vergileri hafifletmek suretiyle halkın sevgisini kazandı. Hakim olduğu bölgede Asayiş, nizam ve intizamı sağlayan İlgazi, imar faaliyetlerine de büyük önem verdi.
İlgazi’nin ölümünden sonra oğullarından Süleyman, Meyyafarikin’e; Timurtaş, Mardin’e; yeğeni Süleyman da Halep’e hakim oldular. Bu sırada diğer yeğeni Belek de, Harput ve Palu civarında kendi beyliğini kurdu. Süleyman’ın ölümünden sonra Hüsameddin Timurtaş, Mardin şubesine daha geniş bir şekilde sahip oldu. Timurtaş’ın 1154 yılında ölümünden sonra yerine oğulları arasında en liyakatlisi olan Necmeddin Alp geçti. Bu bey döneminde Mardin Artukoğulları ile Hısnkeyfa Artukluları arasında sıkı bir dostluk ve işbirliği sağlandı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, bu sayede imar ve medeniyet yolunda ilerledi. Necmeddin Alp, yirmi iki yıl saltanat sürdükten sonra 1176 senesinde vefat etti. Necmeddin Alp dönemi, Artukoğullarının en parlak yılları oldu. Bundan sonra Artuklu ülkesi, önce Eyyubîler, sonra da Moğolların baskısı altında kaldı. Moğollara bağlı olarak saltanatlarını devam ettiren silik beyler döneminden sonra, Mardin Artukoğulları 1408 yılında Karakoyunlular tarafından ortadan kaldırıldı.
Artuklular, Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi olduklarından, devlet teşkilatı, müessesesi ve idare tarzı Selçuklulara benziyordu. Devletin temel siyaseti cihad, Haçlılar ve İslam alemindeki sapık ideolojiler ile mücadele idi. Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşmasında büyük hizmetleri geçti. Artukluların hakim oldukları bölgelerde Türklerden başka Arap, Süryani, Rum, Ermeni ve bir miktar da Yahudi vardı. Her millet, kendi lisanını konuşurdu. Türkler ve Araplar Müslüman, Ermeni ve Rumlar Hıristiyan, Süryaniler kendi mezheplerinde idiler. Artuklu hükümdarları ve devlet adamları, ilme meraklı olup, ilim ve irfan müesseseleri kurup, âlimleri himaye ettiler. Meşhur fıkıh alimi Şihabüddin-i Sühreverdi, Artuklulardan çok hürmet görüp; Elvah el-İmadiyye adlı eserini İmadüddin Ebu Bekr’e arz etti. Kemaleddin Ebu Salim, Ebu Ali el-Sofi, Cezeri ve Bedi’uzzeman, eserler yazıp, Artuklu hükümdarlarına ithaf ettiler. Ayrıca, pek çok âlim, nakli ve akli ilimlerde eserler yazdılar.
Artuklu hükümdarları saray ve şehirlerde kurdukları kütüphanelerde, binlerce ciltlik kitaplar toplamışlardır. Artukluların inşa ve imar faaliyetleri, mimari eserleri çok meşhur idi. Artuklular, Orta Asya ve İslam alemindeki mimariyi birleştirip kaynaştırarak, kıymetli eserler inşa ettiler. Artuklu ülkesindeki iktisadi yükselişe paralel olarak, ihtiyaca ve lüzumuna göre; hükümdar, devlet adamları, hanedan mensupları ve hayırseverler; cami, medrese, imaret, zaviye, türbe, hastane, hamam, çarşı, han, köprü, kervansaray, kale ve surlar ile memleketi süsleyip, medeniyet diyarı haline getirdiler. Bunlardan en meşhurları:
Mardin’de Emineddin ve Cami’ el-Asfar da denilen Necmeddin külliyeleri; Harput, Silvan, Mardin, Koçhisar (Kızıltepe) Ulu Camileri, Harput Alacalı Cami, Mardin’de Latifiye de denilen Abdüllatif Camii, Bab-es-Sur da denilen Melik Mahmud Camii; medreselerden ise Mardin’de Hatuniye de denilen Sitti Radviyye, Ma’rufiye, Şehidiye, Melik Mensur, Altunboğa, Zinciriyye de denilen Sultan İsa, Harzem’de Tacüddin-i Mes’ud, Diyarbekir’de Mes’udiyye ve Zinciriyye medreseleri; hamamlardan Mardin’de Maristan, Radviyye, Yeni Kapı ve Ulu Cami. Harput’ta dere hamamları, Hısnkeyfa, Haburman Botaman Suyu, Deve Geçidi köprüleri, ayrıca Hısnkeyfa Sarayı, Diyarbekir İçkale Sarayı, Mardin’de Firdevs Köşkü, Silvan’da Darü’l-Acemiyye Sarayı, Diyarbekir’de Ulu Beden, Yedi Kardeş Burçlar, Harput Kalesi ve zamanın tahribatına uğramış pek çok eser inşa ettirdiler. Bunlardan bazıları hala kullanılıp, hizmet vermektedir. Artuklu şehirlerinden Mardin, Diyarbekir, Hısnkeyfa (Hasankeyf), Meyyafarikin (Silvan), Duneyser (Koçhisar, Kızıltepe), Nusaybin, Dara, Harput ve Halep havalisindeki Artuklu eserlerinin mimari yapısı, sanatkârlığı, zarifliği, tezyinatı, kullanılan malzemenin seçimi çok ustaca olup, şaheser mahiyettedir.
Artuklu Beyliği (1101-1409)

Kültür ve sanatıyla iz bırakmış uzun ömürlü beyliklerden biri Artuklu Beyliği'dir. Oğuzların Döver boyundan ünlü bir Türkmen Beyi olan Artuk Bey, Anadolu'nun fethi sırasında büyük hizmetler görmüştü. Fakat, Tutuş'la Süleymanşah'ın arasındaki savaşta Tutuş'tan yana olarak savaşı ona kazandırmış ve Süleymanşah'ın intiharına sebep olmuştu. Tutuş, Artuk Bey'in yardımına karşılık olarak onu Kudüs valisi yapmıştı. Ölüm yılı olan 1091'e kadar bu görevde kaldı.

Artuk Bey ölünce Kudüs Fatımî'lerin eline geçti.Fakat Artuk Bey'in oğulları Sökmen ve İl-Gazi, Selçuklu hükümdarı tarafından kendilerine verilen bölgelerde beylikler kurdular. Artuk Bey'in oğulları tarafından kurulan bu beylikler üç kol halinde gelişti.

1. Hısn Keyfâ ve Âmid,
2. Mardin ve Meyyâfârıkîn,
3. Harput'da, üç kol halinde hüküm sürmüş bir Türkmen sülâlesidir.

Artuk Bey, önce Sultan Alp Arslan'ın hizmetinde bulunmuş ve Malazgirt savaşına da iştirak etmişti 1071 Anadolu'nun Türklere açılmasında rol oynayan emîrler arasında Artuk Bey de bulunuyordu. Daha sonra Artuk Bey, Sultan Melikşâh tarafından kendisine iktâ edilen Huvân'a çekildi. Ahsâ ve Bahreyn Karmatîlerini itaat altına almak görevini başarıyla sonuçlandırdı. Artuk Bey'in bir süre sonra Sultan Melikşâh'a küskünlüğü, Suriye Selçuklu Meliki Tutuş'un hizmetine girmesine yol açtı. Tutuş da ona Kudüs ve havalisinin valisi yaptı (1085-6.

Artuk Bey, 1091 yılında bu şehirde öldü. Ancak oğulları Sökmen ve İlgazî Kudüs'ü muhafaza edemediler. Emîru'l-cüyûş Efdal kumandasındaki bir Fâtımî ordusu kırk günlük bir kuşatmadan sonra şehri aldı (1098).

Mu'îneddîn Sökmen, Cezîret-i İbn Ömer sahibi Çökürmüş tarafından kuşatılan Musul hâkim Mûsâ'nın yardımına koştu ve bu hizmetine karşılık 10.000 dinar ve Hısn Keyfâ kalesini aldı. Böylece Sökmen, Artukluların "Hısn Keyfâ ve Sökmeniyye" denilen ilk şubesini kurmuş oldu (1102). Eyyûbî hükümdarı Melik Kâmil önce Âmid'i sonra da Hısn Keyfâ'yı zapt ederek Artukluların Hısn Keyfâ kolunu ortadan kaldırmıştı (1231-2).

Necmeddîn İlgazî, Nisan 1105'de Bağdad şahneliğinden azledildikten sonra Mardin'e gelerek bu şehre hâkim olmuş ve burada Artukluların "Mardin veya İlgaziyye" denilen şubesini kurmuştur (1108). İlgazî yavaş yavaş bu bölgedeki Selçuklu topraklarına hâkim oldu, 1117'de Haleb'i ele geçirdi. Beraberinde Bitlis ve Erzen hâkimi Togan Arslan'ın bulunduğu 20.000 kişilik ordu ile harekete geçerek Tell Afrin savaşında Antakya persi Roger'in kumandası altındaki Haçlılara karşı büyük bir zafer kazandı (1119). Bunu Tell Danis'de Kral II. Baudouin'e karşı kazanılan takip etti. Selçuklu sultanı Mahmûd ise İlgazî'ye Meyyâfârıkîn şehrini iktâ etmişti (1121). Daha sonra Mardin Artukluları bazan Eyyûbîlere bazan da Tükriye Selçuklularına tâbi olarak varlığını sürdürdü. Kara Arslan el-Muzaffer (1260-1292) ise, Moğolların hâkimiyetini kabûl ederek barış yaptı.

O bu sayede hanedanın devamını sağladığı gibi Mardin şehrini de bir felaketten kurtarmıştı. Bu kolun son hükümdarı Melik el-Sâlih Mardin'i müdafaa edemeyeceğini anlayınca bu şehri Karakoyunluların reisi Kara Yûsuf'a teslim etti (1409). Bu suretle Artuklular Devleti sona erdi.

Artukluların üçüncü kolu 1185 yılında Harput ve havalisinde kurulmuşsa da fazla uzun ömürlü olmamıştı.Sultan I. Alâ ed-Dîn Keykubâd 1234 yılında Harput'u zabtederek, Artukluların bu koluna son vermişti.Artuklular büyük Türkmen kitlelerine dayanan bir Türk devleti idi. Bu sebepten millî teşkilât ve ananelerini muhafaza etmişlerdi. Alp, İnanç, Kutlug gibi eski Türkçe unvanları kullanmakla da bu ananelerini koruduklarını göstermişlerdir. Artuklular devlet anlayışında eski Türk hukukuna göre devletin hanedanın ortak malı olduğu görüşün de uyguladılar. İlgazî ve Belek gibi kudretli şahsiyetlerin mevcudiyeti Artuklu Devleti'nin siyâsî birliğini sağlayabilmiş, aksi takdirde ayrı beylikler halinde hüküm sürmüşlerdir.

Artuklu hükümdarları, gerek Müslüman ve gerekse Hıristiyan halka adâletle hizmet etmişler, idareleri altındaki ülkelerde düzen ve emniyeti sağlamışlardı. Ayrıca ticarî ve iktisadî hayatın gelişmesine büyük ölçüde yardımcı oldular. Bu maksatla bazı şehirlerdeki ticarî vergileri kaldırmışlardır. Bu iktisadî gelişme mimarî eserlerden de anlaşılmaktadır. Artuklular, bir kısmı bugüne kadar mevcudiyetlerini koruyan, birçok mimarî eserler sözgelişi; külliyeler, câmiler, medreseler, hamamlar, köprüler, sivil ve askerî yapılar yapmışlardır. Onların devrinde mimarîde görülen gelişme sebebiyle bugün güney-doğu Anadolu bölgesinde her önemli eser Artuklulara bağlanmak istenmektedir.

Artuklu ülkesindeki Meyyâfârıkîn, Âmid ve Mardin gibi şehirler birer ilim ve kültür merkezi haline gelmişti. Bu hanedana mensup hükümdarlar ilim ve sanat adamlarını himâye etmişler, bunun neticesinde de onlar adına bazı eserler yazılmıştır.


Zikir anmak, Allah'ı hatırlamak, her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine uymak, yasakladıklarından sakınmak. (Bkz. Tasavvuf) Anma, anımsama, ezberleme, hatırlama. Söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua için kullanılan sözler. Bazı alimler zikri, insana sevap kazandıran her türlü hareket olarak tarif etmişlerdir.
...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
anadolu türk beylikleri Vide
MesajKonu: Geri: anadolu türk beylikleri anadolu türk beylikleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 20, 2008 11:18 am

Artuklular

Bu beyliğin kurucuları, Oğuzlar'ın Kayı boyundan ve Alp Aslan’ın komutanlarından olan Artuk Bey'in oğullarıdır. 1101'de Anadolu'nun güneydoğusundaki Hısn Keyfa (bugünkü Hasankeyf), Mardin ve Harput yöresinde üç ayrı devletçik halinde örgütlenen Artuklular 1409'a kadar varlığını sürdürmüştür.

Hısn Keyfa Kolu (1101-1232). Büyük Selçuklu Sultanı Melik şah, hizmetlerine karşılık Artuk Bey'e Filistin topraklarını vermişti.

Ama Artuklu ailesi Fatımilerin ve Haçhların saldırıları karşısında bu topraklarda barınamayınca, Artuk Bey'in oğullarından Sökmen, Hısn Keyfa, Mardin, Harput, Palu ve Siirt yöresini ele geçirerek Artukluların Hısn Keyfa kolunu kurdu.

Selçuklular ve Eyyubiler ile birçok kez savaşan, dönem dönem Anadolu Selçukluları'na ve Eyyubiler'e bağlanan bu beylik 1232'de Eyyubiler'ce ortadan kaldırıldı.

Mardin Kolu (1108-1409). Artuk Bey'in oğlu İl-Gazi, kardeşi Sökmenin oğlunu yenerek Mardin'i ele geçirdi ve bu yörede kendi beyliğini ilan etti. 1118'de, sonradan beyliğin başkenti olacak Diyarbakır'ı topraklarına kattı; ertesi yıl da Halep'e yaklaşan Haçlıları bozguna uğrattı.

Har zem şah ve Anadolu Selçukluları'na bağlı olarak 200 yıl daha varlığım sürdüren bu beylik 1409'da Kara koyunlular tarafından yıkıldı.

Harput Kolu (1185-1234). Harput ve çevresinde kurulan bu beyliğe 1234'te Anadolu Selçukluları son verdi.

Birinci dönem beyliklerin en uzun ömürlülerinden biri olan Artuklular özellikle Mardin, Diyarbakır, Silvan ve Hasankeyfte günümüze kadar ulaşan değerli mimarlık yapıtları bırakmışlardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
anadolu türk beylikleri Vide
MesajKonu: Geri: anadolu türk beylikleri anadolu türk beylikleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 20, 2008 11:51 am

Eşrefoğulları, 13. yüzyılın ikinci yarısında Beyşehir ve Seydişehir taraflarında kurulmuş bir Türk Beyliği'dir. Beyliğin kurucusu Seyfeddîn Süleyman b. Eşref, Türkiye Selçuklularının uç beyi idi. Selçuklu sultanı III. Gıyâseddîn Keyhüsrev, İlhanlı sultanı tarafından öldürülmüş 1284 ve yerine II. Gıyâseddîn Mes'ûd geçmişti.

Öldürülen sultanın annesi, iki torunu için Eşrefoğullarından yardım isteyerek Konya'ya çağırdı. Eşrefoğlu'na saltanat nâibliği verildi. Bu şehzâdeler 13 Mayıs 1285'de tahta çıkarıldı. Fakat bir ay sonra Selçuklu ordusunun gelmesi üzerine Eşrefoğulları tekrar Beyşehir bölgesine çekildiler. Daha sonra Eşrefoğulları Sultan II. Gıyâseddîn Mes'ûd ile barışmış ve Konya'ya giderek itaat arz etmişlerdir. Bu arada beyliğin merkezi ise Beyşehir olmuştu.

İlhanlı beylerbeyi Emîr Çoban'a itaat edenler arasında Eşrefoğlu Mehmed Bey de vardı (1314). Mehmed Bey'den sonra emîr olan II. Süleymân-şâh zamanında ise, uclarda bağımsızlıklarını korumağa çalışan beyliklere karşı Moğol valisi Timurtaş harekete geçti. Timurtaş, Beyşehri zabt ve yağma etmiş, II. Süleymân-şâh'ı Beyşehir gölüne attırmak suretiyle öldürtmüştür (1326). Bu suretle Eşrefoğulları Beyliği sona ermiştir.

Eşrefoğulları mimârî eserlerinden Seyfeddîn Bey'in Beyşehir'de yaptığı câmii ve mihrabı çok güzel olup, Selçuklu mimârîsinin bir devamıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
anadolu türk beylikleri Vide
MesajKonu: Geri: anadolu türk beylikleri anadolu türk beylikleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 20, 2008 11:52 am

Eretnaoğulları'nın veziri Kadı Burhâneddin Ahmed, onları devirip "sultan" unvanı ile Sivas'ta tahta geçmiştir. Türk tarihinin seçkin şahsiyetlerinden olan büyük âlim, şair ve devlet adamı Kadı Burhâneddin, Kayseri kadısı Şemseddin Mehmed'in, o da Kadı Sirâceddin Süleyman'ın oğludur.

Burhâneddin'in büyükbabasının büyükbabasının babası olan Sevinçoğlu Resul oğlu Mehmed, 1230'da Harzem'den Kastamonu'ya yerleşmişti. Oğuzlar'ın Salur boyundan idi. Arabça, Farsça, bilhassa büyük dîvânı ile Türkçe'de mühim bir şair olan Kadı Burhâneddin, daha çok Oğuz lehçesinin Azerî şivesini kullanmıştır, ilmî eserleri de vardır.

Dulkadıroğlu Süli Bey'in kızı ile evliydi. Süli Bey'in hem damadı, hem kayınpederiydi. Kızkardeşinin oğlu olan Şeyh Müeyyed, Kayseri valisi iken 1396'da ölmüştür. Kızlarından Habîbe Selçuk Hatun, Dulkadıroğlu Süli Bey'le evlenmiş ve 1447'de ölmüş, Mısır Hatun ise Dulkadıroğlu Mehmed Bey'le evlenmiştir. Büyük oğlu Mehmed Bey, 1391'de 11 yıllık velîahd iken ölmüştür. Annesi Dulkadır Prensesi olan küçük oğlu Alâeddin Ali Zeynelâbidin Bey, 1398'e kadar 7 yıl velîahdlık etmiş, babasından sonra birkaç hafta hükümdar olmuş, önce Dulkadır, sonra Osmanlı hizmetine girmiş, 1445'e kadar yaşamıştır.

Eretna Devleti'nde iktidarı ele geçirmek için yapılan mücadelede Kadı Burhaneddin rakiplerini öldürerek nâib oldu. Bir müddet sonra da Sivas'da sultanlığını ilân etti (1381). Kadı Burhâneddîn, hükümdarlık süresi içinde Amasya Emîrliği, Erzincan Emîrliği, Candaroğulları, Karamanoğulları ve Tâceddînoğulları ile mücadele ederek bu beylikler üzerinde nüfuz tesisine muvaffak oldu.

Memlûk Sultanı Berkûk ile Kadı Burhâneddîn arasında dostluk ancak Timur tehlikesi sebebiyle kurulabildi. Kadı Burhaneddin Akkoyunlular ile önceleri kötü olan münasebetleri ise 1386'dan sonra düzelmişti. 1389'daki Kosova savaşına kadar Osmanlılar ile onun arasındaki dostane münasebetler devam etti. Bu tarihten sonra onun batıya yayılma siyaseti ve Osmanlı nüfuz sahasını tehdide başlaması, ayrıca Tâceddînoğulları ve Candaroğulları gibi beyliklerin tahrikleri ile iki devtet arasındaki dostluğun bozulmasına sebep olmuştu.

Neticede bu iki devlet arasında savaş kaçınılmaz oldu ve Kadı Burhaneddin öncü kuvvetleri Osmanlı öncülerini Çorumlu sahrasında ağır bir yenilgiye uğrattı (1392).
İki taraf arasındaki mücadele, Timur tehlikesi ortaya çıkınca yerini tekrar dostane münasebetlere bıraktı. Kadı Burhaneddin daha sonra Akkoyunlular ile arası açıldı. Akkoyunlulardın Karayülük Osman Bey Sivas yakınındaki savaşta, Kadı Burhaneddin ele geçirmiş ve öldürmüştü (1398).

Sivas halkı Kadı Burhaneddin'in on dört yaşında bulunan oğlu Alaeddîn Ali'yi hükümdar ilân etti. Bu sırada Timur'un Anadolu'yu istilâ tehlikesi başgösterdi. Bu tehlike karşısında devleti idare edecek kuvvetli bir şahsiyet bulunmadığından Sivas halkı şehri Yıldırım Bayezid'e teslim etti. Bu suretle Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti sona eriyordu (1398).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
anadolu türk beylikleri Vide
MesajKonu: Geri: anadolu türk beylikleri anadolu türk beylikleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 20, 2008 11:52 am

Dulkadıroğulları gibi en son teşekkül eden ve eski Kilikya Ermeni krallığının toprakları üzerinde yerleşen bir Türkmen beyliği de Ramazanoğulları'dır. Oğuzlar'ın Yüreğir boyu beylerinden Ramazan Bey tarafından kurulan bu devlet, 1383'e kadar Elbistan'ı, sonra orasını Dulkadırlılar'a bırakarak Adana'yı merkez ittihaz eylemiştir. 1352'den 1608'e kadar 256 yıl devam etmekle beraber, son 92 yılda hanedan, Osmanlı valileri şekline geçmiştir. Bununla beraber, Anadolu Türkmen hanedanlarının en devamlılarından biri olmuştur. 1516'ya kadar sıkı şekilde Memlûklar'a tabî iken, bu tarihte Osmanlılar'a tabî olmuş, hattâ Osmanlılar'ın alelade bir sancak beyi durumuna düşmüştür. Bu hanedandan da mühim Osmanlı devlet adamları yetişmiştir.

Türkmen Beyliği tevcih edilen Ramazan'ın oğlu I. İbrâhîm Bey, Memlûklular ile yapılan mücadelede Dulkadıroğulları ile Karamanoğullarına yardım etmişti. Karamanoğulları ile ittifak yaptığı ileri sürülerek üzerine kuvvet gönderilmiş ve öldürülmüştür. Yerine geçen Şihâbeddîn Ahmed bazen Memlûklulara itaat ederek onlara yardımda bulunmuş, bazen da muhalefete geçmiştir.

1415'de, yedi aylık bir kuşatmadan sonra Tarsus'u Karamanoğullarının elinden aldı. Ayrıca Sis ve Ayas şehirlerine de hâkim olmuştu. Onun ölümünden sonra oğulları arasında taht mücadeleleri başladı. Bunlardan II. İbrâhîm, beyliğin idaresine hâkim olmayı başardı. Karamanoğulları ile birleşerek Memlûkluların eline geçmiş bulunan Tarsus'u kuşattılar. Bu hareket üzerine Memlûk Sultanı tarafından azledilerek yerine kardeşi İzzeddîn Hamza Bey tayîn edildi (1418).Daha sonra Ramazanoğulları beyliği Mehmed Bey'e verildi. Mehmed Bey'in zamanından itibaren Ramazanoğulları beyliği eski önemini kaybetmiştir.

Ramazanoğullarından Mahmûd Bey, I. Selim ile Mısır seferine iştirak etmiş ve Ridaniye savaşında ölmüştür (1517). Bu tarihlerde Ramazanoğullarının artık Osmanlıların himayesine girdiği anlaşılıyor. Mahmûd Bey'in ölümünden sonra Ramazanoğulları Beyliği Pîrî Bey'e tevcih edildi (1517-1568). O idaresi altındaki topraklarda çıkan isyanları süratle bastırmış, bir ara yurdunu bırakarak komşu eyaletlerde beylerbeylik yapmıştı. Daha sonra Kanunî Sultan Süleymân tarafından beyliğe iadesi ricasının kabûl edilmesi üzerine beyliğin başına dönmüştü. Son emîr Pîr Mansûr'un beylikten çekilmesi ile Adana doğrudan doğruya bir Osmanlı vilayeti haline geldi (1608).

Başlıca Ramazanoğulları Beyleri

Ramazan Bey'in yerine sırasıyla iki oğlu Sârimeddin İbrahim Bey ile Şihâbeddin Ahmed Bey geçmiştir. Diğer oğlu Kara Mehmed Bey, 1383'te ölmüştür. İbrahim Bey, Adana'yı almış, merkez yapmış ve aynı yıl ölmüştür. 2 oğul bırakmıştır. Ahmed Bey, 1410'da Kahire'yi ziyaret etmiştir. Yerine sırasıyla oğulları Sârimeddin II. İbrahim, İzzeddin Hamza ve I. Mehmed Beyler geçmiştir (Mehmed Bey'in, Ahmed Bey'in oğlu olduğu kat'î değildir). Diğer bir oğlunun da Ali Bey olduğu sanılmaktadır. Kızı, Memlûk sultanı Ferec'in başhatunu idi. II. İbrahim, Karamanoğlu Mehmed Bey'in damadı idi. 1415-1417'de Tarsus beyi olmuş, 1418-1426'da yalnız Adana şehrini elinde bulundurmuş, asıl beylik kardeşi Hamza Bey'e geçmiştir. 15 aralık 1427'de Kahire'de öldürülmüştür. Kardeşi Hamza Bey de, I. ve II. ibrahim Beyler gibi öldürülerek ölmüştür.

I. Mehmed Bey'in yerine oğlu olduğu sanılan Eylük Bey, onun öldürülmesinden sonra onun oğlu olduğu sanılan Dündar Bey geçmişlerdir. Mehmed Bey'in diğer oğlu İbrahim Bey'in oğlu Ömer Bey, Dündar Bey'e halef olmuştur. 1485'te Osmanlılar'a esir düşen Ömer Bey, istanbul'da ölmüştür. Yerine 1480'de Halep'te öldürülen kardeşi Dâvûd Bey'in oğulları Garseddin Halil ve Mahmud Beyler geçmişlerdir. Mahmud Bey, 1514-1516 arasında İstanbul'da yaşamıştır. Yerine geçen Ömer Bey'in oğlu Selim Bey'den sonra, Osmanlı sancakbeyi olarak tekrar Adana'ya yollanmıştır. 22 ocak 1517'de Ridâniye meydan muharebesinde, Kahire'de, Osmanlı saflarında Memlûklar'a karşı vuruşurken şehit olmuştur. Hanedan, kardeşi Halil Bey'den yürümüş ve artık Osmanlı sancakbeyleri olarak hüküm sürmüştür.

Ramazanoğulların Beyliği'nden bilhassa Halîl ve oğlu Pîrî Beyler Adana'da câmi, medrese, han ve hamam olmak üzere birçok mimârî eserler meydana getirmişlerdir. Bu eserlerden Akça Mescit, bir külliye halinde yapılmış olan Ulu Câmii ve Yağ Câmii (Eski Câmii) önemlidir. Çukurova'nın hac yolu ve aynı zamanda mühim bir ticaret yolu üzerinde bulunması, Ramazanoğulları idaresindeki bu bölgenin iktisâdî bakımdan gelişmesini sağlamıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
anadolu türk beylikleri Vide
MesajKonu: Geri: anadolu türk beylikleri anadolu türk beylikleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 20, 2008 11:53 am

Büyük Anadolu Beyliklerinden biri idi. Dulkadiroğulları, Mısır'daki Türkmen Memluk devletleri arasında güçlü ve uzun ömürlü bir beylik olarak görülmüştür. Kurucusu, Dulkadıroğlu Zeyniddin Ahmed Karaca Bey'dir. Bazen Memlüklere, bazen Osmanlılara tabi olmuş, fakat en çok Osmanlılarla işbirliği yapmış ve Osmanlı sarayı ile akrabalık kurmuşlardır.

Elbistan başkent olmak üzere Maraş, Kayseri, Elazığ, Ayıntap, Malatya, Adıyaman vilayetlerinde hüküm sürdü. 1522 yılında Osmanlı topraklarına katıldı.
Dulkadırlılar Oğuzların Bozok kolundandır. Onların ilk reisi Zeyneddîn Karaca Bey, Eratna Bey'in elinden Elbistan'ı zabtetmiş ve Memlûk saltanı Melik el-Nâsır Muhammed'den nâiblik menşuru alarak Dulkadırlı Beyliği'ni kurmuştu.

Karaca Bey, zaman zaman Memlûk sultanlarına itaat, bazan da onlardan ayrılarak Haleb şehrini tehdid ediyordu. Ayrıca Sis Ermeniler ile başarılı mücadelelerde bulunmuştu. Halep taraflarında da bir çok yer zapteden Karaca Bey bu başarılarına güvenerek "Melik üz-Zâhir" unvanı ile hüküdarlığını ilân etti (1348). Ancak Memlûk Devleti'ne isyan eden Haleb valisi Bay-Buğa'yı sultana teslim etmemesi onun ortadan kaldırılmasına yol açtı. Karaca Bey'den sonra oğlu Halil Bey ve Mehmet bey Memlûklular tarafından, Elbistân valiliğine tayin edildi.

Timur'un Elbistân, Malatya ve Besni'yi alıp tahribi üzerine Mehmed Bey ona itaate mecbur oldu. Mehmed Bey Çelebi Mehmed Sultan ile iyi münasebetlerde bulundu. Buna mukabil Ramazanoğulları ve Karamanoğulları'na karşı daimî surette savaştı. Memlûklular bu hizmetine karşılık ona Kayseri şehrini verdiler.

Mehmed Bey, 1442den sonra yerine oğlu Süleymân Bey geçmişti. Süleyman Bey Osmanlılar ve Memlûklulara kız vererek akrabalık tesis etti ve bu devletlerle olan dostluğunu sürdürerek Dulkadırlı Beyliği'nin varlığını korudu. Daha sonra beyliğe zaman zaman Osmanlı ve Memlûklu Devletleri'nin müdahale ederek kendi adaylarını Dulkadırlı beyi tayin ettirmişlerdir. Alâaddin Devle Bozkurt Bey (1479-1515) Osmanlıların desteğini sağlayarak beyliğin başına geçmişti.

Ancak o da Osmanlılara cephe alınca. dört oğlu ile beraber öldürüldü. Yerine Ali bey tayin edildi. Ali Bey, Sultan I. Selim'in Mısır seferinde ve daha sonra Şam valisi Canberdi Gazâlî isyanında Osmanlılara önemli hizmetlerde bulundu, fakat kıskanç Ferhat Paşa'nın onu sultana fitnelemesi üzerine öldürüldü.

Beyliğin kurucusu Zeyneddin Karaca Ahmed Bey, Hasan Dulkadır Beyin oğlu ve Halil Bey Türkmen'in torunudur. 11 Aralık 1353'te Kahire'de seksen üç yaşlarında öldürülmüştür. Orhan Gazi ile çağdaştır. Yerine oğulları Garseddin Halil ve Şaban Süli Beyler geçmiştir. Halil Bey, doksan altı yaşlarında öldürülmüştür. Süli Bey, Kadı Burhâneddin'in kızı Habîbe Selçuk Hatun'la evlenmiştir ki, bu Hatun 1447'de ölmüştür. Karaca Bey'in diğer oğulları Sârimeddin İbrahim, İsa, Osman, Dâvûd beylerdir, Dâvûd Bey'in oğlu Tuğruk Bey'dir. İbrahim Bey, 1416'da saltanata hak iddia etmiş ve Osmanlılar'a iltica eylemiştir. 1386'da Harput beyi olmuştur.

Süli Bey'in oğlu Sadaka Bey, 30 Mayıs 1398'den 2 Eylül 1399'a kadar l sene, 3 ay, 3 gün saltanata hak iddia etmiştir. Süli Bey'in 3 kızı vardır: Büyük kızı, Râhatoğlu Alâeddin Ali Bey'le, diğeri Kadı Burhâneddin'le, küçüğü de (Devlet Hatun), Yıldırım Sultan Bâyezid'le evlenmiştir.

Süli Bey'in yerine Halil Bey'in oğlu Nâsıreddin Mehmed Bey geçmiştir. 1443'te 77 yaşında ölünceye kadar 45 yıl saltanat sürmüştür. Kadı Burhâneddin'in kızı Mısır Hatun'la ve Râhatoğlu Alâeddin Ali Bey'in kızı ile evliydi. Kardeşi Ali Bey'in oğlu Hamza Bey, 1436'da ölmüştür.

Mehmed Bey'in yerine büyük oğlu Süleyman Bey geçmiştir. 1454'te öldürülmüştür. Kardeşleri 1500'de ölen Elbistan beyi Rüstem Bey (bunun kızı Şems Hatun'dur), Dâvûd Bey, 1440 sıralarında genç ölen Feyyaz Bey'dir. 3 de kızkardeşi vardır: Emine Hatun, Çelebi Sultan Mehmed'le evlenmiştir. Bu izdivaçtan Fâtih'in babası II. Sultan Murad doğmuştur. Diğer kızı, Mısır-Suriye Türk-Memlûk İmparatoru Sultan Çakmak'la, öbürü de Memlûk emirlerinden Câne Bey Sûfî ile 1437'de evlenmiştir.

Süleyman Bey'in yerine sırasıyla 4 oğlu Melik Arslan, Şâh Budak, Şehsuvâr ve Alâuddevle Bozkurd Beyler geçmiştir. Süleyman Bey'in diğer çocukları 1516'da Osmanlılar'ın Köstendil sancakbeyi iken ölen Abdürrezzak Bey, İsa Bey, Hudâdâd Bey, Yahya Bey, Erduvâne Bey, Selmân Bey, Yûnus Bey, Moğol Bey'dir. Kızları, Sitti Hatun, 1449'da Edirne'de müstakbel Fâtih Sultan Mehmed'le evlenmiştir; esasen Fâtih'in büyük dayısının kızı olur. 1467'de Edirne'de ölmüş ve birçok hayır eseri yaptırmıştır. Şehsuvâr Bey, 1472 Ağustosunda Kahire'de ölmüş, yerine ikinci kere kardeşi Şâh Budak Bey tahta geçmiştir. Şâh Budak Bey, tahttan indirildikten sonra 1492 yıllarında ölmüştür. Oğulları 1516'da Memlûkler'in Humus valisi iken öldürülen Zeyneddin Melik Arslan Bey'le 1484'te amcası Bozkurd Bey tarafından gözlerine mil çektirilen Şâh Kubâd Bey'dir.

Bozkurd Bey, 12 Haziran 1515'te 87 yaşında ölmüştür. Bu hanedan azasının çok yaşadıkları anlaşılmaktadır. Yerine Şehsuvâr Bey'in oğlu Ali Bey geçmiştir. Paşa titri ile Osmanlılar'ın Dulkadır denen Maraş beylerbeyisi iken 1522'de oğulları Sarı Arslan, Dîvâne Veled, Üveys Beyler ile beraber öldürülmüştür. Onunla Dulkadıroğulları bitmiştir. Kardeşi Kasım Bey, Osmanlılar'ın Sultânönü yani Eskişehir sancakbeyi idi.

Yavuz'un ana tarafından büyükbabası olan Bozkurd Bey'in çocukları, Kırşehir sancakbeyi olup amcası Şâh Budak Bey tarafından 1472'de gözlerine mil çektirilen Şâhruh Bey, Hısn-ı Mansûr (Adıyaman) beyi Durak Bey, Osmanlılar'ın Bozok yani Yozgat sancakbeyi olup 1514'te öldürülen Süleyman Bey, 1507'de öldürülen Erduvâne Bey, aynı yıl öldürülen Sarı Kaplan Kasım Bey, Ahmed Bey, Şah ismail Safevî'nin talip olduğu Beğli Hatun, 1506'da Memlûk emîri Kayıtmerk Bey'le evlenen bir Hatun, nihayet 1469 civarında müstakbel II. Sultan Bâyezid'le evlenip Yavuz Sultan Selim'i doğuran ve Trabzon'da Yavuz sancakbeyi iken ölen Ayşe Hatun'dur.Şâhruh Bey'in oğulları Mehmed Han, Ali ve Ahmed beylerdir. Mehmed Han Paşa, 1569'da Osmanlı beylerbeyi ve hanedan reisi olarak ölmüştür. Ali Bey de sancakbeyi olup 1536'ya doğru ölmüştür. Ali Bey'in oğlu Kara Han Bey, onun da oğlu Cafer Bey'dir. Cafer Bey, Çorum sancakbeyi idi; 1600'e doğru Kayseri'de ölmüştür.

Dulkadıroğulları:
1. Dulkadıroğlu Zeyneddin Ahmed Karaca Bey (1337-1353)
2. Garseddin Halil Bey (1386-?)
3. Şâban Süli Bey (1386-1398)
4. Nâsıreddin Mehmed Bey (1398-1443)
5. Süleyman Bey (1443-1454)
6. Melik-Arslan Bey (1454-1466)
7. Şâh-Budak Bey (1466-1468/1472-1480)
8. Şehsuvâr Bey (1468-1472)
9. Alâuddevle Bozkurd Bey (1480-1515)
10. Ali Bey (Paşa) (1515-1522)

Bundan sonra Dulkadırlı toprakları Osmanlıların bir beylerbeyliği oldu (1522).

Dulkadıroğulları başlıca merkezleri Maraş ve Elbistân olmak üzere birçok şehirlerde imâr faaliyetlerinde bulunmuşlardı. Bugün halen onlardan kalmış olan; Elbistan Ulu Câmii, Maraş Ulu Câmii, Maraş Hâtûniye Câmii, Dârende Ulu Câmii, Gaziantep Alâeddevle Câmii, Maraş İklime Hâtûn Mescidi, Kayseri Hâtûniye Medresesi, Maraş Taş Medrese Künbeti ve Hacı Bektaş Balım Sultan Kümbeti gibi eserler vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
anadolu türk beylikleri Vide
MesajKonu: Geri: anadolu türk beylikleri anadolu türk beylikleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 20, 2008 11:56 am

Eretna Beyliği (1327-1380)

Eratnaoğulları, İlhanlıların Anadolu'da en mühim vârisi olmuştur. Devlet, 1327-1380 arasında 53 yıl sürdü. 1327-1335 arasındaki sekiz yılda Eretna Bey, İlhanlılar'ın Anadolu umumî valisi idi. 1335'te istiklâl kazandı. Fakat 1338-1343 arasında 5 yıl Memlûkler'e tabî olmaya mecbur bulundu. Bu tarihten sonra istiklâlini devam ettirdi. Önce Sivas olan başkent, sonra Kayseri'ye nakledildi. Bütün Anadolu Türk devletleri gibi Sünnî/Hanefî mezhebinden olan Eretna devletinin kurucusu Eretna veya Ertana Bey (aslı Ertene'dir, fakat Uygur metinlerinde "Aratna" şekli de vardır), Türkmen olmayıp İlhanlı hizmetinde Uygur beylerindendir. Babası Cafer Bey de Kayseri'de ölmüştür. Eretnaoğulları ile bu suretle Anadolu'ya bir miktar Uygur Türkü de girmiştir

Devlette babadan oğula 4 hükümdar gelip geçmiş, kendilerini İlhanlılar'ın meşru halefi sayan bu hükümdarlar "sultân" unvanını takınmışlar, fakat daha çok "Bey" diye anılmışlardır. Bunlar sırasıyla Eretna, Mehmed, Ali ve II. Mehmed Beyler'dir. Eretna Bey, kızkardeşini meşhur İlhanlı kumandanı Emîr Çoban'ın oğlu Emîr Demirtaş'a vermiştir. Halası ile Karamanoğulları'nın atası Nûre-Sûfî Bey ile evliydi. Erkek kardeşi Barak Bey'in oğlu Mutahharten Bey, Yıldırım Bâyezid-Timur mücadelesinde Timur'un safında mühim rol oynamış, 1375 yıllarından 1404'e kadar takriben 29 yıl Erzincan beyi olmuştur. Mutahharten Bey, 1379 sıralarında Erzurum beyi de bulunmuştur. Erzincan 1401 Temmuzundan 28 Temmuz 1402'ye kadar l yıl Osmanoğulları'na geçmiş, Mutahharten, Timur'a sığınmıştır. Mutahharten Bey, ilk zamanlarda Bayburd beyi idi.

Bu beyliğin kurucusu Eretna, Uygur Türkleri'nden olup Moğollar'ın Anadolu valisi Timurtaş'ın maiyyetinde idi. Orta Anadolu'da XIV. yüzyıl ortalarına doğru kurulmuş olan bir beyliktirTimurtaş, Anadolu'yu istilâ ile yayılma hareketine girişmiş, fakat babası Emir Çoban'ın İlhanlı hükümdarı Ebû Said Bahadır (1317-1335) ile arasının açılması neticesinde Mısır'a kaçmış ve yerine Eretna'yı vekil bırakmıştı (1328).Timurtaş'ın yerine Büyük şeyh Hasan Celâyirî Anadolu valisi tayin edildi. Eretna memleket işlerini iyi bildiğinden dolayı yine iş başında kaldı. Ebû Said Bahadır'ın evlât bırakmadan ölümü üzerine meydana çıkan karışıklıklardan faydalanarak Moğol ülkesinde kendisine bir yer kapmak isteyen Büyük şeyh Hasan İran'a gitmiş ve Eretna Anadolu'da onun vekili olarak kalmıştır. Daha sonra Irak'ta yerleşen Büyük Şeyh Hasan'dan ümidini kesen Eretna, Memlûk Sultanı Melik Nâsır'a (1309-1340) müracaatla onun himayesine girmiştir (1338).

Azerbaycan'da durumu kuvvetlenen Timurtaş'ın oğlu Küçük Şeyh Hasan'ın itaat teklifini Eretna kabul etmedi. Küçük şeyh Hasan Anadolu'nun doğusunu alarak beraberinde hükümdar ilân ettiği Süleyman ile Eretna'nın üzerine yürüdü. İki ordu Sivas ile Erzincan arasındaki Karanbük'de karşılaştılar. Bu savaşta Eretna galip gelmiş ve çok ganimet almıştır (1343).Eretna'nın bu savaştan sonra nüfuz ve şöhreti artmış, Alâeddîn ünvanı ile sultanlığını ilân etmiştir (1344). O, aşağı yukarı bütün Orta Anadolu'ya hâkim olmuştur. Devletin başkenti önce Sivas sonra Kayseri idi. Ülkesini gayet iyi ve âdilane surette idare etmiştir. Eretna 1352 yılında ölmüştür. Yerine onun emirlerinin aldığı kararla küçük Gıyaseddîn Mehmed hükümdar ilân edildi. Büyük oğlu Cafer muhalefete kalkıştıysa da yenilerek Mısır'a kaçtı.

Mehmed Bey genç olduğundan devlet idaresi vezir Ali şah'ın elindeydi. Çok geçmeden Ali şah isyan etti. Mehmed Memlûkler'in yardımı ile onu yendi, Ali şah savaşta öldü (1364). Ancak Amasya Emiri Hacı Şadgeldi Paşa'nın tahriki ile harekete geçen beyler Mehmed Bey'i Kayseri'de öldürdüler. Yerine küçük yaştaki oğlu Alâeddîn Ali hükümdar oldu (1365). Bu karışık durumdan faydalanan Karamanoğulları Niğde ve Aksaray'ı ele geçirdiler. Memleketteki valiler ise kendi başlarına harekete başlamışlardı. Karamanoğulları Kayseri'yi aldığı zaman Ali Bey Sivas'a kaçtı.

Eretnaoğulları devleti, en geniş şekliyle, Türkiye'nin şimdiki şu vilâyetlerini kaplıyordu: Ankara, Kırşehir, Nevşehir, Yozgat, Tokat, Çorum, Amasya, Niğde, Kayseri, Sivas, Erzincan, Erzurum, Tunceli, Samsun, Gümüşhane, Güney Giresun, Kuzey Malatya (asıl Giresun ve Malatya şehirleri dahil değil). Bu arazi, 214.000 km2 etmektedir. 1360'a doğru devlet, ancak 142.000 km2 bir yer işgal etmekteydi ve Ankara, Niğde, Kırşehir, Nevşehir, Samsun gibi birçok yerleri, Anadolu Beylikleri'ne kaptırmıştı.

Kadı Burhaneddin, şehri Karamanoğulları'ndan geri almayı başardı. Ali Bey Kadı Burhaneddîn'i vezir ilân etmesine rağmen devlet idaresinde başarılı olamadı
Ali Bey 1380 yılına kadar ismen hüküm sürdü ve bu tarihte Kazâbâd'da vebadan öldü. Yerine henüz 7 yaşındaki oğlu Mehmed hükümdar oldu. Şarkî Karahisar Valisi Kılıçarslan'ı ona naib yaptılar. Fakat bir müddet sonra Kadı Burhaneddîn, Kılıçarslan'ı öldürerek niyabeti ele aldı ve çok geçmeden de 1381'de Mehmed Bey'i tahttan uzaklaştırarak sultanlığını ilân etti ve bu suretle Eretna devleti sona erdi.Eretna Beyliği'nden Sivas Güdük Minare, Kayseri Köşk Medrese, Kayseri Sırçalı Kümbet ve Ali Cafer Kümbeti, Niğde Sungur Ağa Câmii ve kümbeti gibi eserler zamanımıza kadar gelmiştir.

tekeoğulları beyliği


Bkz. : Hamidoğulları Beyliği






Batı Anadolu Türk Beyliklerinden.

Beyliğin sınırları içinde Eğridir, Uluborlu, Yalvaç, Isparta, Burdur ve Antalya bulunuyordu. Beyliğin kurucusu, Feleküddin Dündar Bey'dir ve büyükbabasının adını beyliğe vermiştir. Kuruluş yıllarında Anadolu Selçukluları tarafından Bizans sınırına yerleştirildiler. Dündar Bey, hükmü gittikçe zayıflayan anadolu Selçuklularının son zamanlarında, beyliği Göller Bölgesi'nde kurdu (1300) ve Uluborlu'yu merkez yaptı. Sonradan merkezini Eğridir'e nakletti. Adı, îmar edildikten sonra Felekâbâd olarak değiştirildi. Dündar Bey, beyliğin sınırlarını yavaş yavaş genişleterek Gölhisar, Korkuteli ve Antalya'yı idaresine aldı. Antalya çevresini, kardeşi Yunus Bey'e verdi ve böylece beylik, Eğridir ve Antalya (Tekeoğulları) olmak üzere iki kola ayrıldı. Beyliğin faal kurucusu Dündar Bey, çevresindeki Anadolu beyliklerinin bir kısmı üzerinde hâkimiyet tesis etti. İlhanlılarla olan bağlarını kuvvetlendirmek için, Anadolu'ya gelen Emîr Çoban'a tâbi olduğunu bildirdi (1314). Fakat, daha sonra Emîr Çoban'ın oğlu Demirtaş, Anadolu'daki bazı beyleri ortadan kaldırmak için savaşa başladı ve bu arada Dündar Bey'i yakaladı ve öldürdü. Antalya civarını, bu olaya kendisine yardımcı olan Yunusbeyoğlu Mahmud'a bıraktı (1324). Dündar Bey'in ölümünden sonra bir süre sessiz kalan oğullarından Hızır Bey ortaya çıktı. Babasından alınan bir kısım yerleri ele geçirdi. Mısır'daki diğer oğlu İshak Çelebi, Anadolu'ya gelerek idareyi eline aldı (1328). İshak Bey'in ölümünden sonra yerine kardeşi Mehmed Bey'in oğlu Muzafferüddin Mustafa Bey geçti. Mustafa Bey'in ölümüyle de yerini Hüsameddin İlyas Bey aldı. Komşularından Karamanoğlu Alâüddin Bey'le savaştı. Mağlup olarak, Germiyanoğlu Süleyman Şah'a sığındı. Sonra da onun yardımıyla, kaybettiği yerleri aldı. Ölümünden sonra beyliğin başına oğlu Kemalüddin Hüseyin Bey geçti. Karamanoğulları'nın saldırılarından yılarak Beyşehir, Seydişehir, Akşehir, Yalvaç ve Karaağaç'ı Osmanlı padişahı Murad Hüdâvendigâr'a seksen bin altına sattı (1374). Kendine de Isparta ve Eğridir'i bıraktı. Birinci Kosova Savaşında Osmanlılar'a yardım için oğlu Mustafa Bey'le bir ordu gönderdi.

Hamidoğullarının Antalya bölgesinde, Yunus Bey'den sonra yerine Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey, İlhanlılar'dan Demirtaş Bey'le beraber Mısır'a gitti ve orada hapsedildi (1327). Beyliğin idaresini kardeşi, Korkuteli emîri Sinâüddin Hızır Bey eline aldı. Hızır Bey, hasta olduğundan yerine Dadı Bey geçti. Daha sonra idareyi Küçük Mehmed Bey aldı. Kıbrıs kralı Petro'nun işgaline uğrayan (1361) Antalya'yı, onbir yıl sonra yeniden ele geçirdi. Mahmud Bey'in ölümünden sonra idareyi Osman Bey eline aldı. Yıldırım Bayezid, Antalya ve Teke ilini aldıktan sonra bölgeyi oğlu İsa Çelebi'ye sancak olarak verdi. Ankara Savaşı'ndan (1402) sonra Osman Bey, Antalya ve İstanos'u (Korkuteli) yeniden geri aldı ve Timur 'un hâkimiyetini tanıdı. Korkuteli'ni beyliğin merkezi yaptı. II. Murad Han'ın ilk zamanlarındaki hükümet buhranından faydalanmak isteyen Hamidoğlu Osman Bey, Karamanoğlu Mahmed II ile Antalya'yı almak istedi. Bu iş birliğini haber alan Antalya sancakbeyi Hamza Bey, âniden Korkuteli üzerine baskın yaparak Osman Bey'i öldürdü (1493). Bir süre Antalya emîri Yunus Bey'in kölesi Zekeriya'nın elinde kalan Hamidoğullarının Antalya kolu da bu tarihte sona erdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
anadolu türk beylikleri Vide
MesajKonu: Geri: anadolu türk beylikleri anadolu türk beylikleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 20, 2008 11:57 am

Aydınoğulları Beyliği


Aydınoğulları, Batı Anadolu'yu, Ege kıyılarını açan fâtih Türkmen beylerindendir. Gazi Umur Bey gibi Türkiye tarihinin büyük şahsiyetlerinden birini yetiştirmiştir. 1300'den 1390 Nisanına kadar önce 90 yıl, 28 temmuz 1402'den 1425'e kadar sonra da 23 yıl, cem'an 116 yıl sürmüştür. Nisan 1390'dan 28 temmuz 1402 'ye kadar Yıldırım Bâyezid zamanında 12 yıl, 3 ay, Osmanlı devletine katılmıştır. 1308'e kadar Selçuklular'a, 1335'e kadar İlhanlılar'a tabî, sonra müstakil olmuşlardır. 1308'den 1312'ye kadar da İlhanlılar'a tabî olan Germiyanoğulları'na tabî bulunmuşlardır. Zaten başlangıçta Aydın beyleri, Germiyanoğulları'nın hizmetinde idiler. 1403'te tekrar Osmanlılar'a tabî olmuşlar, bundan sonraki 22 yılda bazan tamamen Osmanlılar'a katılmışlar, bazen onlara baş kaldırmışlardır. Bu devreyi, Cüneyd Bey temsil eder.

Aydınoğulları Beyliği, bilindiği gibi, Selçukluların uç beyliği olarak Aydın Bey tarafından kurulmuştur. 1308'den 1335'e kadar İlhanlılara tabi olmuş, daha sonra bazen bağımsız, bazen Osmanlılara tabi olarak yaşamışlardır. Aydın, İzmir'in bazı havzaları, Alaşehir, Salihli ve dolaylarında hüküm sürdüler. Bu beyliğin en ünlü hükümdarı Gazi Umur Bey idi. Kuvvetli bir donanma ile Adalar Denizine (Ege) hakim olmuştu. 1425'te Osmanlı topraklarına katıldı. Bu beyliğin en önemli iskelesi Ayaslug (Selçuk) idi. Burada hazırlanan donanma ile etrafa baskınlar yapıyordu. Nitekim Mehmed Bey'in oğlu Umur Bey donanma ile Sakız, Bozcaada, Semadirek adası, Gümülcine havalisi, Adalar Denizi ve Mora sahillerine başarılı akınlar yapmış ve sahil İzmiri'ni ele geçirmişti (1328). Onun bu başarılı faaliyetleri babasının ölümünden sonra beyliğin başına geçmesine zemin hazırladı (1334).

Umur Bey, Saruhanoğlu Süleymân Bey ile birlikte Yunanistan ve Mora'ya sefer yapmış, sayısız esir ve ganimetlerle İzmir'e dönmüştü (1335). Umur Bey Bizans ile dostça geçinmiş, onların seferlerine katılarak Karadeniz'e çıkmış, Kili ve Eflak ülkelerini yağmalamıştı (1339-40).

Ayrıca, Bizans'taki taht mücadelelerine de karıştı. Aydınoğulları donanmasının Ege Denizi'ndeki faaliyetleri karşısında, Rodos şövalyeleri ticaretin aksamaması için İzmir'i vermek şartıyla Umur Bey ile anlaşmaya razı oldular, fakat bu anlaşma Papa tarafından tasdik edilmedi. Gazi Umur Bey bu sebeple İzmir'i zaptetmek isterken şehid düştü (1348). Onun hükümdarlık süresi Aydınoğulları için her yönden önemli gelişmelerin görüldüğü parlak bir devre olmuştur. Umur Bey'in kardeşi Hızır Bey, ağabeyi gibi faal ve cesur bir hükümdar olmadığından Latinler ile ağır şartlarla bir anlaşma imzalamaya mecbur kaldı. Bundan sonra Aydınoğullarının faaliyeti durmuş ve beylik çökmeğe yüz tutmuştu. Kosova savaşında (1389), Osmanlı ordusunda bulunan yardımcı kuvvetler arasında Aydın oğullarınkiler de vardı. Bu savaşta Sultan I. Murad'ın şehit düşmesi üzerine Yıldırım Bayezid sultan olmuş, fakat ona karşı Karamanoğullarının teşviki ile Anadolu beyliklerinde bir hareket başlamıştı. Bu harekete Aydınoğulları da katıldı. Yıldırım Bayezid'in beylikleri itaat altına almak için çıktığı Anadolu seferinde Aydınoğulları Beyliği Osmanlılara tâbi oldu (1390).

Aydınoğlu Gazi Umur Bey

XV. asırda şair Enverî tarafından "Düstûr-Nâme"de hayatı destanlaştırılmış bir şiir diliyle anlatılan Gazi Umur Bey, Türk teşebbüs ve kabiliyetinin mükemmel örneklerinden biridir.İzmir, 1076'da Türkiye devletinin kurucusu Anadolu Fâtihi I. Süleyman Şâh tarafından fethedilmişti. Çaka Bey'e verilen İzmir, bu Türk beyinin büyük deniz proje ve teşebbüslerine sahne oldu. Umur Bey, 2,5 asır sonra bu proje ve teşebbüsleri tekrar ele almıştır. Bizans, 1097'de İzmir'i de İznik ve Batı Anadolu gibi Türkler'den geri aldı. Şu halde İzmir'de ilk Türk hâkimiyeti, ancak 21 yıl sürmüştür. İşte Aydınoğlu Umur Bey, 1320'de İzmir'i tekrar fethetmiştir. Şu suretle 223 yıl daha İzmir, Hıristiyanlarda kalmıştır.

28 ekim 1344'te, bütün Avrupa devletlerinin birlikleri tarafından desteklenen Rodos'taki Saint-Jean Şövalyeleri, İzmir'i bastı; Aydınoğulları'nın tersane ve donanmalarını yaktı. Liman, Şövalyelerin eline geçti. Fakat yukarı kale, Türkler'in elinde kaldı. Bu suretle şehir, "Müslüman İzmir" ve "Gâvur İzmir" diye ikiye bölündü ve 1403'ün ilk günlerinde Timur'un, Şövalyeleri kovmasına kadar tam 59 yıl bu vaziyet devam etti.

Umur Bey, Avrupa siyaset âlemine faal bir şekilde iştirak etti. 1328-29'da, yanında Cüneyd Bey'in babası İbrahim Bahâdır Bey olduğu halde, Bozca Ada'ya çıktı. 1330'da Gelibolu yarımadasına ayak bastı. 1332'de 75 gemisi ile Semadirek adasını bastı ve Batı Trakya'da Gümülcine'ye asker çıkardı. Gene aynı yıl, 250 parçalık büyük bir donanma ile Adalar, Ağrıboz ve Yunanistan'a asker çıkardı ve ilk defa Ege denizini doğudan batıya geçmiş, Yunan karasında, Attika'ya ayak basmış oldu. 1333'te 170 parça donanma ile Mora'ya çıktı. 1333'te Saruhanoğlu Süleyman Bey'le müttefiken Yunanistan'a ve Mora'ya sefer yaptı. 1336'da Foça'da İmparator Kantakuzinos'la buluştu. 1338'de tekrar Yunanistan'a ve Ege Adaları'na sefer yaptı. 1339'da Eflâk yani Romanya seferine çıktı ve bu suretle Balkanlar'ın kuzeyine kadar erişti. 1342'de Girit ve Kıbrıs sahillerini vurdu. 1345'te Makedonya'ya asker çıkardı; bu seferde, müttefiki Saruhanoğlu Süleyman Bey, şehit düştü.

Osmanoğulları, Süleyman Paşa ile kardeşi I. Murad, şehit Aydınoğlu Umur Bey'le şehit Saruhanoğlu Süleyman Bey'in izlerini adım adım takip etmişler ve onların teşebbüslerini taçlandırmışlardır. Bulgaristan krallığı ile başa çıkmaktan âciz kalan Bizans imparatoru İoannis Kantakuzinos, Umur Bey'den imdat istemişti. Umur Bey, 32 harp gemisi ve 29.000 askerle Avrupa kıt'asına ayak bastı. Dimetoka'yı Bulgarlar'dan alıp müttefiki İmparator'a verdi. Ertesi yıl, 1342'de İmparator, rakibi Paleologoslar'a karşı tekrar Umur Bey'den yardım istedi ve bu suretle Türk hükümdarını, Bizans'ın dahilî işlerine karıştırmış oldu. Aydınoğlu, Rumeli'ne geçip İmparator'a istediği yardımı yaptı. Bunlar, Müslüman Türkler'in Rumeli'ne ilk ayak basışlarını teşkil eder.

1348'de, Gâvur İzmir'i Şövalyeler'den geri almak isteyen Umur Bey, kalenin önünde düşman tarafından şehîd edildi. Onun şehâdeti, Rumeli'ndeki projelerini yarıda bıraktı. Bıraktığı yerden, Osmanoğlu Şehzade Süleyman Paşa devam etmiştir. Daha 1344'te İmparator, tekrar Umur Bey'den yardım istediği zaman, Aydınoğlu, İzmir meslesiyle uğraşmakta olduğundan, müttefiki İmparator'a Osmanoğlu Orhan Gazi'ye baş vurmasını tavsiye etmişti. Donanması Haçlılar tarafından yakıldıktan sonra Umur Bey, komşuları Menteşeoğulları, Saruhanoğulları, Karasıoğulları'ndan tedarik edebildiği gemilerle acele yeni bir donanmaya sahip olmuştu. Bu donanmayla Gelibolu yarımadasına çıktı, Vardar vadisini taradı. Bulgar kuvvetlerini yok etti. Batı Anadolu Türk Beylikleri, yani Osmanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları ve Karasıoğulları, müttefiken takibine muvaffak oldukları siyaset yüzünden büyük başarı kazanmışlardır. Bunlardan Osmanoğulları'nın donanmaları yoktu; ancak 1345'ten sonra Karasıoğulları'nın pek de ehemmiyet arz etmeyen deniz kuvvetlerine sahip oldular. Fakat Aydın ve Menteşe donanmaları çok güçlüydü ve Ege Denizi'ne hâkimdi.

Ankara Savaşı'nda (1402) Osmanlıları mağlûp eden Tîmûr tarafından, ülkelerin kendilerine iade edilen beylikler arasında Aydınoğulları da bulunuyordu. Bu devrede en çok Cüneyd Bey (1405-1426) faaliyetleri ile dikkati çekmektedir. Cüneyd Bey fetret devrinde Osmanlı şehzâdeleri arasında saltanat mücadelelerine katıldı. Onun bu davranışı beyliğin sonunu hazırlayan sebeplerden biri oldu. Neticede Osmanlı sultanı II. Murad'ın gönderdiği bir ordu Aydınoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı (1426).

Aydınoğullarından bazı sanat eserleri, zamanımıza kadar mevcudiyetlerini korumuştur. Bunlardan en önemlileri Mehmed Bey'in yaptırdığı Birgi'deki Ulu Câmii ile Selçuk'ta 1374'de yapılan İsâ Bey Câmii'dir.


Saruhanoğulları Beyliği


Selçukluların uç beyliği olarak Saruhan Bey tarafından kurulmuştur. Manisa vilayeti ile Menemen, Kemalpaşa ve Foça dolaylarında hüküm sürdü 1410 yılında Osmanlılara katıldığı bilinmektedir.Bu beyliğin kurucusu Saruhan'ın Hârezmlilerin kumandanı iken Türkiye Selçuklularının hizmetine giren ve aynı adı taşıyan emîrin torunu ve Alpağı'nın oğlu olması kuvvetle muhtemeldir.

Saruhanoğulları, 1300'den 1390 Nisanına kadar önce 90, 28 temmuz 1402'den 1410'a kadar sonra 8 ve toplam 98 yıl devam etmiştir. Başkentleri Manisa'dır. 1308'e kadar Selçukoğulları'nın uç beyi olup, 1335'e kadar İlhanlılar'a tabî bulunmuşlar, sonra müstakil olmuşlardır. Ankara muharebesinden sonra da 8 yıl, Osmanlılar'a tabî olarak yaşamışlardır. Osmanlılar, "Saruhan Tahtı" denen Manisa Sancakbeyliğine, ekseriya velîahd şehzâdeleri yollamışlardır. Beylik, Soma ve Alaşehir dışında, hemen hemen bugünkü bütün Manisa vilâyeti ile Menemen, Kemalpaşa ve Foça'yı kaplıyordu. Yani Gediz vadisine hâkim olup, Gediz'le beraber dar bir topraktan Ege'ye çıkıyordu. Kuzeyinde Karasıoğulları, güneyinde Aydınoğulları vardı. Doğusundaki Germiyanoğulları, ilk zamanlarda Saruhanlılar'ın metbuu idiler. Esasen Saruhan beylerinin ataları, evvelce Germiyanoğulları hizmetinde bulunuyorlardı.

Saruhan, önceleri Germiyanoğullarına bağlı bir uç beyi idi. 1313'de Manisa'yı fethetti, daha sonra hudutlarını genişletti. Ayrıca bir donanma meydana getirerek çevreye akınlara başladı. Saruhan'a bağlı kuvvetlerin baskısıyla Foça'da yaşayan Rûmlar ve Lâtinler her yıl 15.000 gümüş dirhem vergi vermekteydiler. Saruhan Bey sahip olduğu donanma ile Ege Denizi'ndeki adalar ve Balkanlara seferler yaptı. Osmanlılara karşı Bizans ve Aydınoğulları ile birleşerek Gelibolu'ya hücum ettiler. Daha sonra Bizans'taki taht mücadelesine karıştılar. Bu sebeple Saruhan'ın oğlu Süleymân Bey, Aydınoğullarından Umur Bey ile birleşerek Rumeli'ye geçmiş ve Küçükçekmece civarında ölmüştü (1345).

Saruhan Bey'in yerine oğlu Fahreddîn İlyâs Bey geçti. Osmanlıların kuvvetlenmesi ve Rumeli'de fetihler yapması, Saruhanlılara gaza yollarını kapatmıştı. İshak Bey zamanında Saruhanlıların Osmanlılar ile münasebetleri dostane idi. Kosova savaşına yardımcı kuvvet de gönderilmişti. Yıldırım Bayezid tahta geçtiği zaman Karamanoğullarının Osmanlılara aleyhine meydana getirdiği ittifaka Saruhanoğulları da katılmıştı. Osmanlılar 1390 yılında Manisa'yı almışlar ve bu şehir ile Karası'yı birleştirerek bey sancağı yapmışlardı. Ankara Savaşı'na (1402) Osmanlılar ile beraber katılan Saruhan askerleri, sonradan Timur'un yanında olan eski beyleri Orhan'ın yanına geçtiler. Savaşı kazanan Timur, Saruhan Beyliği'ni Orhan'a verdi.

Bu suretle tekrar canlanan Saruhanoğulları uzun süre yaşayamadı. Osmanlıların fetret devrinde Çelebi Mehmed aleyhine bir ittifaka girdiler. Çelebi Mehmed onları mağlûp ederek, süratle Manisa üzerine yürüdü ve beyliğin sonuncu emîri Hızır Şâh'ı yakalatarak öldürttü (1410). Böylece Saruhanoğuları toprakları Osmanlıların hâkimiyetine geçmiş oldu. Saruhaoğulları hüküm sürdükleri topraklar üzerinde bir çok imar faaliyetlerinde bulundular. Bu aile içinde en çok İshak Bey imar faaliyetleri ile göze çarpıyor. Manisa Ulu Câmii ve İlyas Bey Mescidi ona aittir.

Yine, Manisa'daki Revak Sultan türbesi ve Nif (Kemal Paşa)'deki Emet Câmii de Saruhanlı eserleridir. Saruhanoğullarının sahip oldukları donanmalar sebebiyle iktisadî durumları gelişmiş ve batılı devletle, bilhassa Cenevizlilerle ticarî münâsebetlerde bulunmuşlardı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

anadolu türk beylikleri

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
karaadilli forum :: genel :: tarih -

Turkish en iyi site arama zambazingosu
Turkish en iyi site arama zambazingosu
Web Stats Webmasterim.Com
ERP Tekstil Omax


Limitsiz Forum
Bedava forum | Bilişim ve Internet | Computers | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar