karaadilli forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


karaadilli-paylasım forum-paylaşımda son nokta
 
AnasayfakaraadilliGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

göz hastalıkları

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
göz hastalıkları Vide
MesajKonu: göz hastalıkları göz hastalıkları I_icon_minitimeSalı Eyl. 16, 2008 9:22 am

KATARAKT NEDİR ?

Katarakt, saydam olan göz merceğinin saydamlığını kaybederek görmenin azalmasıdır. Gözün renkli tabakası irisin arkasında yer alan ve saydam bir yapı olan göz merceğinin, görme işlevinde önemli bir rolü vardır. Göz merceğinin saydamlığının azalması, yani katarakt söz konusu olduğunda görme netliği azalacak, hasta bulanık görecektir. Kataraktlı gözlerde görme bulanıklığı, kataraktın derecesine göre, az bulanık görmeden başlayarak sadece ışık görecek dereceye kadar çok değişik seviyelerde olacaktır.

KATARAKT İKİ GÖZDE BİRLİKTE Mİ ORTAYA ÇIKAR ?
Katarakt, çoğunlukla iki gözü de etkileyen bir rahatsızlıktır. Bazen her iki gözde birlikte başlar ve birlikte ilerleyerek her iki gözün de eşit derecede etkilenmesine sebep olur. Bazen de katarakt tek gözde başlar. Ancak diğer göz tam görüyorsa hasta, katarakt ilerleyene kadar o gözün az gördüğünü farketmeyebilir; ya da hasta görmesinde bir değişiklik olduğunu farkedince, bunun gözlük numarasının değişmesine bağlı olduğunu zannederek doktoruna başvuracak ve muayenede katarakt olduğu ortaya çıkacaktır.

KATARAKTIN BELİRTİLERİ NELERDİR ?

Katarakt, göz merceğinin değişik bölgelerinden başlar ve buna göre de hasta farklı görme şikayetleriyle doktora başvurur. Hastaların tümünde ortak şikayet, görmenin azalması ve bulanık görmedir. Fakat, hastaların bazısı ışıkta değil, loş ortamlarda daha iyi gördüklerini belirtirler. Bazısı da görmesinin sürekli bulanık olmasından ve giderek daha kötüleştiğinden, bazısı da iyi okuyamadığından şikayet eder. Bazı katarakt türlerinde görülen tipik bir görme şikayeti de gözün miyop hale gelmesidir. Bu hastalar, eskiye göre yakını daha iyi gördüklerini, hatta kitap-gazete okurken yakın gözlüklerine gerek duymadan çıplak gözle daha iyi gördüklerini ifade ederler. Uzak için hipermetrop gözlük kullanan hastalarda bu gözlüğe ihtiyaç duyulmadığı görülür. Bu hastalar muayene edildiklerinde gözlükleri hipermetrop ise gözlük numarasında düşme, miyop ise numarada yükselme olduğu izlenir. Önceleri, gözlük yardımı olmaksızın yakını daha iyi gördüğünü farkeden hasta, bu durumdan memnun olur. Fakat zamanla görmesinin bulanıklaştığını ve uzak mesafeyi daha kötü görmeye başladığını anlayınca, doktora başvurmak zorunda kalır.

KATARAKT HANGİ YAŞLARDA GÖRÜLÜR ?

Katarakt genellikle bir yaşlılık hastalığı olarak bilinir. Bu doğrudur, kataraktlı hastaların %90'ından fazlası 60 yaşın üzerindeki kişilerden oluşur. Fakat, kataraktın sadece yaşlılarda görüldüğü sanılmamalıdır. Katarakt, daha küçük oranlarda olmak üzere her yaş grubunda görülebilir. Örneğin yeni doğan bebeklerde doğuştan katarakt adı verilen bir katarakt türü görülebildiği gibi çocuklarda, gençlerde ve orta yaşlılarda katarakta rastlanabilir. Dolayısıyla, hangi yaş grubunda olursa olsun görme bulanıklığı veya azalması olan bir hastada, akla gelebilecek hastalıklardan biri kataraktdır.

KATARAKTA YOLAÇAN NEDENLER NELERDİR ?

Katarakta yol açan nedenler çok çeşitlidir. Kataraktların %90 gibi büyük çoğunluğu yaşlılık kataraktı adı verilen ve 60 yaş üzerinde yaşlılığa bağlı olarak oluşan kataraktlardır. Yaşlılık kataraktında, kataraktın nedenini aramaya gerek yoktur. Ancak 50 yaşın altındaki kişilerde görülen kataraktlarda, altta yatan bir sebep mevcuttur. Bu tür kataraktlar soyaçekimle ilgili olabileceği gibi bazı metabolik bozukluklar, travmatik nedenler (göze gelen çeşitli fiziksel darbeler) veya kullanılan ilaçlarla (örneğin kortizonlu ilaçlar) da bağlantılı olabilir.

BEBEKLERDE GÖRÜLEN KATARAKTIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR ?

Yeni doğan bebeklerde, doğuştan katarakt adı verilen bir katarakt türü görülebilir. Doğuştan katarakt, bir veya her iki gözde de görülebilir. Doğuştan katarakt da genetik olabileceği gibi hamilelik esnasında annenin geçirdiği bazı hastalıklar, kullandığı bazı ilaçlar, röntgen ışınlarına maruz kalma gibi değişik sebeplere bağlıdır. Ayrıca, doğuşta başlangıç halinde olup çocuk yaşta ilerleyen katarakt çeşitleri de vardır. Doğuştan kataraktların tedavisi, yaşlılık kataraktına göre farklılık gösterir. Çünkü doğuştan kataraktlı bebeklerin hemen hepsinde, zamanında ameliyat edilseler dahi görme tembelliği kalır. Ayrıca ilk 2 yaş içinde bebeklerde katarakt alındıktan sonra göziçi merceği yerleştirmenin çeşitli problemlere yolaçabileceği bilindiğinden 2 yaşa kadar olan bebeklerde sadece katarakt alınmakta göziçi merceği yerleştirilmemektedir. Fakat bu bebeklerde görme tembelliğinin oluşmaması için gözlük veya kontakt lens kullanması sağlanmalıdır. 2 yaşından sonraki kataraktlarda ise göziçi merceği kullanılabilir. Yine de bu konuda göz hekimleri arasında değişik düşünceler ve tartışmalar halen mevcuttur. Ancak, uygulama ne olursa olsun, doğuştan kataraktlı bebeklerin görme dereceleri %100'e çıkmamakta görmelerinde hafif, orta veya ağır derecede bir zayıflık kalmaktadır.

KATARAKTIN TEDAVİSİ NASIL YAPILIR ?

Katarakt'ın bugün için tek tedavi şekli cerrahidir (ameliyattır). Çocuk veya yaşlı kataraktlarının ameliyatlarında teknik olarak bazı faklılıklar olmakla birlikte katarakt ameliyatında yapılan işlem, kataraktın alınıp yerine bir göziçi merceği yerleştirilmesinden ibarettir.

KATARAKT AMELİYATI

Katarakt ameliyatı çocuklarda genel anestezi ile erişkinlerde ise lokal anestezi ile yapılmaktadır. Lokal aneztezi enjeksiyonla (iğneyle) veya enjeksiyonsuz (iğnesiz); damla ile yapılabilir. Günümüzde katarakt ameliyatı, halk arasında ''laserle katarakt ameliyatı'' olarak bilinen tıbbi adı ''FAKOEMÜLSİFİKASYON'' veya kısaca ''FAKO'' olarak isimlendirilen bir teknikle yapılmaktadır. Bu teknik, halk arasında ''dikişsiz katarakt ameliyatı'' olarak isimlendirilmektedir. Gerçektende bu teknikte dikiş gerekmemektedir. Dikişli ameliyat olarak bilinen eski teknikte ise ameliyat yeri dikiş ile kapatılmakta idi. FAKO ameliyatı, laserle katarakt ameliyatı olarak bilinmektedir. Fakat burada kullanılan enerji, gerçekten laser enerjisi olmayıp ultrason (ses titreşimleri) enerjisidir. Fako tekniğinde katarakt, ultrason enerjisiyle küçük parçalara ayrılıp emilerek tümüyle temizlenmekte, ancak kataraktın kapsülü yerinde bırakılmaktadır. Yerinde bırakılan kapsülün içine de, göziçi merceği yerleştirilmektedir. Göziçi mercekleri sert, katlanabilir olmak üzere iki çeşittir. Katlanabilir göziçi mercekleri, daha küçük bir kesi yerinden göziçine takılabildiği için birtakım üstünlükleri vardır. Göziçi mercekleri polimetilmetakrilat, akrilik, silikon gibi değişik materyallerden üretilmektedir. Bu materyallerin çeşitli avantaj ve dezavantajları mevcuttur. Cerrah, bunları ameliyat olacak gözün özelliklerini gözönünde tutarak hangi tür göziçi merceği kullanacağını önceden planlar veya ameliyat esnasında da duruma göre plan değişikliği yapabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
göz hastalıkları Vide
MesajKonu: Geri: göz hastalıkları göz hastalıkları I_icon_minitimeSalı Eyl. 16, 2008 9:23 am

GLOKOM (GÖZ TANSİYONU YÜKSEKLİĞİ) NEDİR?

Glokom, göziçi basıncının yükselmesi nedeniyle görme sinirinin giderek zayıflamasına ve böylece görme kaybına yolaçan ciddi bir hastalıktır. Birçok glokom çeşidi vardır. Fakat en sık görülen glokom tipi açık açılı glokomdur.

GLOKOM NASIL TEŞHİS EDİLİR ?

Özellikle, kronik açık açılı glokom adı verilen en sık görülen glokom çeşidinde, eğer göziçi basıncı çok yüksek seviyelerde değilse hastalık hiçbir belirgin belirti vermeden sinsi olarak seyreder. Bu nedenle hastalığın teşhis edilmesi, ilerlemiş dönemlerinde yapılır.

Glokom, çoğunlukla başka bir nedenle, sıklıkla da sıradan bir gözlük muayenesi veya basit nedenlerle doktora başvuran hastalarda yapılan muayene sırasında tesadüfen teşhis edilir. Bu nedenle göz muayenesi sırasında göz tansiyonunun ölçülmesi ihmal edilmemelidir.

Ayrıca, bir kısım hastada akut glokom krizi denilen ve göziçi basıncının ani olarak çok yüksek düzeylere yükselmesiyle ortaya çıkan, şiddetli göz ağrısı, başağrısı, gözün kıpkırmızı olması, bulantı, kusma gibi gürültülü bir tabloyla kendini gösterir. Bu durumda teşhis çok kolaydır ve acil tedavi gerekir.

Glokom teşhisinde göz doktorlarının klasik olarak birlikte aradıkları üç bulgu gereklidir. Bunlardan birincisi, göziçi basıncının yüksek olmasıdır. Normalde göziçi basıncı 10-20 mm. civa basıncı düzeyindedir. Göz içi basıncının 20 mm civa basıncının üzerinde bulunması çoğunlukla glokom lehindedir, ancak sadece göziçi basıncının yüksek bulunması,glokom teşhisi için yeterli değildir. Çünkü göziçi basıncı 20 mm civanın üzerinde olduğu halde normal olan gözler olduğu gibi, göziçi basıncı 20 mm civanın altında olmasına rağmen glokomlu olan gözler de mevcuttur. Glokom teşhisi için ikinci olarak aranılan bulgu, gözdibi muayenesinde görülen göz siniri tahribatıdır. Üçüncü bulgu da, görme alanı muayenesinde, görme sinirindeki tahribatı gösteren görme alanı bozulmalarıdır. Glokomlu hastalar, göziçi basıncı düzeyi, görme sinirinin ve görme alanının durumu birlikte değerlendirilerek izlenirler ve yine bu bulgulara bakılarak ilaç tedavisine veya ameliyata karar verilir.

GLOKOM ERKEN TEŞHİS EDİLMEDİĞİNDE GÖRME KAYBINA YOLAÇAN CİDDİ BİR HASTALIKTIR:

Glokom, sinsi bir hastalıktır. Çoğunlukla ileri dönemlere kadar hiçbir belirti vermez ve doktor muayenesi olmadıkça ortaya çıkarılması güç bir hastalıktır. Glokom yavaş seyreden, fakat sürekli ilerleyen ve giderek göz siniri tahribatına yani görme kaybına yolaçan karakteristik bir belirtisi bir belirtisi olmayan kronik bir göz hastalığıdır. Tedavi edilmediğinde kesinlikle görmenin tümüyle kaybına neden olan bir hastalık olduğundan, teşhis edildiğinde hastalığın niteliği ve ciddiyeti, doktor tarafından hastaya ve hasta yakınlarına tüm açıklığıyla anlatılmalıdır. Çünkü hasta, hastalığın ciddiyetinin tam bilincinde olmadığında çoğunlukla tedaviyi sürdürmemekte, bu da görme kaybıyla sonuçlanmaktadır.

GLOKOMUN DEĞİŞİK TİPLERİ VAR MIDIR ?

Glokom başlıca açık açılı ve kapalı açılı glokom olmak üzere iki tipte görülebilir.

AÇIK açılı glokom: Glokomların %85-90'ı bu tiptedir. Açık açılı glokomlu hastalarda hastalık belirgin bir belirti vermeden sinsi seyrini sürdürür ve hasta, hastalığının farkında olmaz. Ancak son döneme yaklaştıkça görmesinin bozulduğunu ve azaldığını farkeder ve doktora başvurur. Fakat bu durumdaki bir hastada, göz siniri büyük oranda tahrip olmuş ve görme alanı çok daralmıştır. Yapılacak tedavi ancak mevcut görmeyi korumaya yardımcı olur. Kaybolan görme geri çevrilmez. Glokom görülme sıklığı özellikle 40 yaşından sonra artış gösterir. Tüm glokomların %90'ı 40 yaşın üzerinde kişilerde görülmektedir. Bu nedenle, 40 yaş üzerindeki kişilerde göz muayenesi sırasında, göziçi basıncının ölçülmesi göz doktorları için bir kural haline gelmiştir. Özellikle ailesinde glokomlu olanlar, kendilerinde glokom olma olasılığının daha yüksek olduğunu bilerek 40 yaşından sonra hiç olmazsa yılda bir kez göz muayenesi olup göz tansiyonlarını ölçtürmelidirler.

KAPALI açılı glokom: Glokomlu hastaların %5-10 kadarını oluşturur. Bu tip glokom yukarıda anlatılan ve çoğunluğu oluşturan sessiz gidişli, belirti vermeyen, sinsi glokom tipinin tam tersine çok gürültülü bir tabloyla ortaya çıkar. Açı kapanması glokomu veya akut glokom krizi olarak isimlendirilen bu tabloda, birden gözde şiddetli ağrı, kızarıklık, görmenin bulanıklaşması ve azalması, ışığa hassasiyet, bulantı, kusma belirtileri ortaya çıkar. Bu tabloyla doktora başvuran hastanın göz tansiyonu genellikle 40-50 mm veya daha yüksek civa basıncı gibi çok yüksek düzeylerde bulunur. Bu yüksek göz tansiyonunun acilen ilaç tedavisiyle düşürülüp hastanın ameliyata alınması ve probleminin halledilmesi gerekir. Aksi halde, hasta doktora başvurmakta gecikirse bu yüksek göz tansiyonu ile birkaç gün içinde tam görme kaybı oluşur. Bu belirtilerin görüldüğü hastanın ağrı kesicilerle ağrıyı azaltmaya çalışmadan, bir an önce doktora başvurması gerekir.

En çok görülen bu iki glokom tipinden başka bir de sekonder glokom adı verilen bir glokom türü mevcuttur. Sekonder glokomda, gözde göziçi basıncının yükselmesine neden olan bir hastalık vardır. Bu, değişik nedenlerle oluşan göziçi kanamaları, göziçi iltahapları, şeker hastalığı, göze gelen darbeler (travma), ileri dönemdeki katarakt gibi çok değişik sebeplerle olabilir.

GLOKOM TEDAVİ EDİLEBİLEN BİR HASTALIK MIDIR?

Glokom teşhis edildikten sonra tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Ancak, zamanında teşhis edilmeyip hastalık göz sinirinde tahribat yapar ve görme derecesini düşürdükten sonra teşhis edilirse, yapılan tedavi ancak mevcut görmeyi korumaya yardımcı olur. Kayıpların geriye getiremez. Bu nedenle hastalar, görme kayıpları oluşmadan, göz siniri tahrip olmadan erken dönemde yakalanırsa görme kaybına engel olunarak kolayca tedavi edilir.

GLOKOMUN TEDAVİSİNDE BAŞLICA ÜÇ YOL MEVCUTTUR.

1) İlaç tedavisi
2) Laser uygulaması
3) Cerrahi tedavi (Ameliyat)

İlaç tedavisi: Glokomun ilaçla tedavisinde kullanılan birçok damla mevcuttur. Bu damlalar değişik mekanizasyonlarla göziçi basıncını düşürürler. Göziçi basıncı düşürülmeye çalışılır. Başarılı olunamazsa, ikinci damla eklenir. Yine göz tansiyonu düşmezse tedaviyi yapan doktorun anlayışına göre üçüncü damla eklenir (bu tartışmalıdır) veya diğer tedavi yöntemlerine başvurulur.

Damla tedavisine başlamadan önce hastada kalb-akciğer rahatsızlığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Çünkü glokom tedavisinde kullanılan damlaların bazıları, solunum zorluğuna ve kalbde ritm bozukluklarına yolaçabilir. Bu nedenle bu tür ilaçlar dikkatle kullanılmalıdır. Yine bazı tür glokom damlaları da görme bulanıklığına, gözde ağrıya, başağrısına allerjik reaksiyonlara neden olabilirler. Bir de göziçi basıncının düşürülmesinde kullanılan ve ağızdan alınan bazı ilaçlar (tabletler) mevcuttur. Fakat bu ilaçlar, göziçi basıncını kısa sürede düşürmek için birkaç gün süreyle kullanılan ilaçlardır. Uzun süreli kullanılmaları durumunda kan elektrolit dengenin bozulması (özellikle potasyum kaybı), ellerde, ayaklarda uyuşmalar ve uzun vadede böbrek taşları oluşması gibi yan etkiler ortaya çıkar. Glokomlu bir hastada göziçi basıncı damla tedavisi ile normal düzeyde seyrediyorsa ve sürekli bu düzey korunuyorsa, hasta bu damlaları sürekli ve düzenli olarak hayat boyu kullanmak zorundadır.

LASER tedavisi: Glokom tedavisinde, ilaç tedavisine yeterli cevap alınamayan hastalarda laser, ameliyattan önce uygulanabilen bir tedavi seçeneğidir. Laser tedavisi çok yüksek olmayan göziçi basınçlarını normal düzeye indirebilir. Etki süresi genellikle 2-3 yıl kadardır. Sonra göziçi basıncı tekrar yükselebilir. Uygun hastalarda laser, etkili bir tedavi alternatifi olabilir.

CERRAHİ tedavi (Ameliyat): Eğer, glokomlu bir hastada göziçi basıncı kullanılan bütün ilaçlara rağmen normal düzeye indirilemiyorsa, göz siniri tahribatı giderek ilerliyor ve görme alanı giderek kötüleşiyorsa ameliyat gerekli olur. Ameliyat gerekli olduğu halde ertelenirse hasta görmesini günden güne kaybeder. Glokom ameliyatı lokal anestezi ile yapılır. Ameliyatta yapılan işlem, gözdışına çıkmakta zorlanan ve böylece göziçi basıncının artmasına neden olan göziçi sıvısının çıkışını kolaylaştırmaktır. Bunun için değişik teknikler mevcuttur. Glokom ameliyatları, eğer hasta bebek veya çocuk ise genel anestezi ile, erişkin hastalarda ise lokal anestezi ile yapılır. Ameliyattan sonra hastanın yatması gerekli değildir. Bazen ameliyattan sonra, göziçi basıncı tekrar yükselebilir. O zaman ikinci kez glokom ameliyatı yapmak gerekebilir. Bazı inatçı glokom türlerinde standart ameliyat teknikleriyle sonuç almak mümkün değildir. Bu durumda da göze bazı tüpler (valfler) yerleştirerek, yüksek göziçi basıncı düşürülmeye çalışılır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
göz hastalıkları Vide
MesajKonu: Geri: göz hastalıkları göz hastalıkları I_icon_minitimeSalı Eyl. 16, 2008 9:23 am

ŞAŞILIK NEDİR ?

Şaşılık, normalde birbirine paralel olan iki göz ekseninin paralelliğinin bozulması şeklinde tanımlanabilir. Ancak, şaşılık sadece basit olarak göz eksenlerinin paralelliğinin bozulmasından ibaret olmayıp gözlerin birinde veya her ikisinde değişik derecelerde görme bozukluğu da mevcuttur.

İÇE ŞAŞILIK

Şaşılık, çoğunlukla içe olmak üzere dışa ve diğer yönlere de olabilir. Şaşılık; genellikle çocuklarda görülen bir problem olup ya doğumdan itibaren mevcuttur veya sonraki yaşlarda belirginleşir. Çocuklarda görülen şaşılık çok büyük oranda içe şaşılık şeklinde olup yine bu çocukların büyük kısmında şaşılık, hipermetropla birliktedir. Burada bilinmesi gereken en önemli nokta, göz kaydığı için görmenin bozuk olmadığı, tam tersine hipermetropinin yani görme bozukluğunun gözün içe kaymasına = şaşılığa yolaçtığıdır. Dolayısıyla içe şaşılığın tedavisinde ilk adım, çocuğa uygun numaralı gözlüğün verilmesidir. İçe şaşılıklı çocuklarda kayma, eğer sürekli olarak tek gözde ise o gözdeki hipermetropi derecesi, diğer gözden (kaymayan gözden) genellikle daha yüksektir ve kayan gözün görme düzeyi kaymayan gözden daha düşüktür. Şaşılıklarda ana amaç, bozuk olan görmeyi gözlüklerle düzeltmektir. Bazı şaşılıklar, sadece gözlük takmakla düzelebilirler. Bu tip içe şaşılıklarda, gözlük çıkarıldığında göz içe kayar, gözlük takıldığında ise kayma tamamen düzelir. Bazı şaşılıklarda ise gözlük takmakla şaşılık tümüyle düzelmez, gözlüğe rağmen göz kaymaya devam eder. Bu tür şaşılıklarda kaymanın tamamen düzeltilmesi için ameliyat gerekli olmaktadır.

ŞAŞILIKTA GÖRME TEMBELLİĞİ

Eğer kayan göz, diğer gözden çok daha zayıf görme düzeyindeyse yani görme tembelliği varsa, bu durumda sadece gözlük takılması, görme düzeyinin artması için yeterli olmayacaktır. Bu hastalarda, kaymayan göz, tembelliğin derecesine göre her gün belirli sürelerle kapatılarak kayan ve tembel olan gözün görme derecesinin arttırılmasına çalışılır. İyi gören gözün kapatılması genellikle çocuk tarafından tepkiyle karşılanır. Böylece, kapama tedavisinin uygulanması güçleşir. Burada anne-babaya durumun önemi anlatılıp belki aylarca devam edecek bu uygulamanın sürdürülmesine çalışılmalıdır. Kapama tedavisi, uzun, yorucu ve sabır gerektiren bir uygulamadır. Kapama tedavisiyle tembelliğin azaltılması, özellikle 7-8 yaşlarına kadar etkili olabilmektedir. Bu nedenle, görme tembelliği ne kadar erken yaşta tanınır kapama tedavisine başlanırsa alınacak sonuç da o kadar iyi olacaktır.
İçe şaşılıklar, en çok çocuk yaşta görülmekle birlikte yaşlılarda da olabilmektedir. Fakat yaşlılarda görülen içe şaşılıklar, daha çok gözü hareket ettiren kaslardan birinin felç olmasına bağlıdır. Burada felçden genellikle hipertansiyon ve diabet (şeker hastalığı) sorumludur.
Dışa şaşılıklar, içe şaşılıklara göre daha az sıklıkla görülürler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
göz hastalıkları Vide
MesajKonu: Geri: göz hastalıkları göz hastalıkları I_icon_minitimeSalı Eyl. 16, 2008 9:24 am

Kontakt lensler, miyop, hipermetrop veya astigmatı olan görme bozukluklu hastalarda gözlük yerine kullanılan ve gözün kornea denilen saydam tabakası üzerine takılan daha net görmeyi sağlayan yardımcı araçlardır.

Kontakt lensler büyük çoğunlukla görme amacıyla takıldığı gibi tedavi amacıyla veya kozmetik amaçlarla da kullanılabilir.

Kontakt lensler başlıca sert ve yumuşak kontakt lensler olarak iki gruptur. Sert kontakt lensler sert bir maddeden yapılan lensler olup çapları yumuşak kontakt lenslere göre daha küçüktür. Halk arasında yarı sert veya yarı yumuşak olarak adlandırılan gaz geçiren (gas permeabl) kontakt lensler de bir tür sert lensdir. Yumuşak lensler gibi değişik oranlarda oksijen geçirme özelliğine sahip olduğundan yumuşak lense benzetilmektedir. Sert lenslerin göze adaptasyonu için hastanın bu tür kontakt lensleri her gün giderek artan sürelerde kullanması gerekmektedir.

Yumuşak kontakt lenslerde ise böyle bir adaptasyon periyoduna gerek yoktur. Hasta ilk günden itibaren lensi tüm gün takabilir. Yumuşak kontakt lensler sert lenslere göre daha büyük çaplı olup göze takıldıklarında gözün renkli kısmını kaplayıp göz beyazına taşarlar. Sert kontakt lenslerle yumuşak lensler arasında önemli bir fark da bakım ve korunmalarındaki ayrımlardır. Yumuşak kontakt lenslerin gözden çıkarıldıktan sonra kesinlikle özel bir sıvı içinde bulundurulmaları gerekir. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi, yumuşak lenslerin içeriklerinde yüksek oranda su vardır. Sıvı ortamda bulunmadıklarında su kaybederek kururlar ve deforme olarak kullanılmaz hale gelirler. İkincisi de enfeksiyon riskini azaltmak için yumuşak lenslerin dezenfektan bir sıvı içinde saklanmaları zorunluluğudur. Kornea’ya (gözün saydan tabakası) ait bazı rahatsızlıklar da tedaviyi ve iyileşmeyi kolaylaştırmak ve hastanın şikayetini azaltmak için kulanılan tedavi edici yumuşak lenslerde vardır.

Renkli yumuşak lenslerde ya geçirilmiş bir göz hastalığı veya bir kaza sonucu oluşan beyaz leke gibi estetik kusurları kamufle etmek için veya kişilerin,göz rengini değiştirip daha farklı görünme isteğiyle kullanılırlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
45manisalı
admin admin
45manisalı

Erkek
Yaş : 43 Kayıt tarihi : 03/07/08 Mesaj Sayısı : 319 Nerden : manisa merkez
göz hastalıkları Vide
MesajKonu: Geri: göz hastalıkları göz hastalıkları I_icon_minitimeSalı Eyl. 16, 2008 9:24 am

KERATOKONUS NEDİR ?

Gözün en önünde yer alan ve bir kubbe bombeliğinde olması gereken saydam tabakanın bombeliğinin bozulması ve konik şekil almasıdır. Yani keratokonus, "konik şekilli kornea" anlamındadır. Normalde yuvarlak şekilli olan korneanın konikleşmesiyle görme azalır.

KERATOKONUS'DA GÖRME NEDEN AZALIR ?

Keratokonus hastalığında korneanın şeklinin bozulması, deforme olması, gözde oluşan görüntünün de deforme olmasına, görme netliğinin ve kalitesinin bozulmasına ve görme derecesinin azalmasına neden olur.

KERATOKONUS'DA İLK BELİRTİ NEDİR ?

Keratokonuslu gözlerde, başlangıçta astigmat denilen görme bozukluğu ortaya çıkar. Bu, genellikle miyop-astigmat türündedir. Hastalığın ilerlemesi ile birlikte göz gittikçe daha fazla miyop ve astigmat olmaya başlar, özellikle astigmatizma çok ilerler, kornea (saydam tabaka) giderek öne doğru konikleşir ve incelir, düzensiz bir şekil alır. Bu şekil bozukluğuna paralel olarak da gözlükle düzeltilemeyen bir astigmatizma oluşur.

KERATOKONUS'UN NEDENİ BİLİNİYOR MU ?

Keratokonusun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik bir yönü mevcuttur. Keratokonus bir anlamda, korneanın dejeneratif bir hastalığıdır.

KERATOKONUS SIK GÖRÜLEN HASTALIK MIDIR? KAÇ YAŞINDA GÖRÜLÜR ?

Keratokonus, toplumda ortalama her 2000 kişide bir (1/2000) görülen bir hastalıktır. Ortaya çıkışı genellikle 15-20 yaşlarındadır. Her hastada değişik seyredebilir. Bazen 4-10 yıl ilerler, sonra durabilir. Bazen de hızla ilerler, görme kısa zamanda bozulabilir.

KERATOKONUS TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ ?

Keratokonusda rahatsızlığın dönemine göre değişik tedavi uygulamaları yapılır. Hafif miyopi ve astigmatizmanın bulunduğu erken dönemde gözlükle hasta net görebilir. Hastalık ilerlediğinde artık gözlükle net görüş sağlanamaz duruma gelir. Bu dönemde özel keratokonus lenslerinden (gaz geçirgen kontakt lensler) faydalanır. Hastalar kontakt lens takabildikleri ve görme dereceleri yeterli seviyede kaldığı sürece ameliyata gerek yoktur. Hastalığın ileri dönemlerinde görme derecesi düşer ve kontakt lens takılamaz hale gelir. Bu dönemde ameliyat gerekli hale gelir. İstatistikler, keratokonuslu gözlerin sadece %20'sinde ameliyat gerektiğini göstermektedir. Söz konusu ameliyat, deforme olan merkezi korneanın yerine sağlam bir korneanın nakledilmesidir. Tıbbı adı keratoplasti veya kornea transplantasyonu olan bu ameliyat halk arasında yanlış olarak "göz nakli" ismiyle bilinmektedir. Bu ameliyat bir organ nakli olamayıp doku naklidir. Kornea tabakası (gözün saydam tabakası) damarsız bir doku olduğundan, doku reddi organ nakillerine göre çok azdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

göz hastalıkları

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
karaadilli forum :: genel :: sağlık -

Turkish en iyi site arama zambazingosu
Turkish en iyi site arama zambazingosu
Web Stats Webmasterim.Com
ERP Tekstil Omax


Limitsiz Forum
Yeni bir forum kurmak | Bilişim ve Internet | Computers | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar